B/1/1.1/YEMEK PİŞİRME SANATININ TARİHSEL GELİŞİMİ
Ateşin bulunması, yemek pişirmenin başlangıcı kabul edilir. Bunun sonucunda et tüketimi fazlalaşmıştır. Avcılık ve toplayıcılık ile beslenen insanların, yerleşik düzene geçmeleriyle birlikte araç ve gereçleri de değişime uğramıştır. İnsan yapımı ocak veya kuzineler ortaya çıkmıştır. İnsanlar yaşam alanı olarak su kenarlarını tercih etmişlerdir. Mezopotamya, Nil vadisi, Çin ve Hindistan da tarım ve hayvancılık yapılarak yaşam alanları oluşturulmuştur. Anadolu’da Konya Çatalhöyük ve Diyarbakır Çay önünde tespit edilen yaşam formları ve buna bağlı olarak edinilen bilgiler doğrultusunda o bölgede hayvanların evcilleştirilerek pişirilip yendiği ortaya çıkarılmıştır. Bunun yanında tahıl, baklagiller, vb üretildiği de tespit edilmiştir.
M.Ö 3000’lerde Mısırlıların tarımda geliştiği görülmüştür. Pamuk, keten, vb. kullanılmış; Hindistan, Uzak doğu, Çin, vb. ülkelerde arpa, pirinç, soya, mısır ve ipek böceği yetiştirilmiştir. Orta Amerika’da Kızılderililer domates, patates yetiştirmişlerdir. Medeniyetlerin başlangıç noktası Mezopotamya olarak kabul edildiğinden yemek biliminin de buradan başlayıp yayıldığı kabul edilir. Mezopotamya; Mısır, Anadolu ve diğer yerleri etkilemiştir. Yemek kültürü bu medeniyetlerden Avrupa’ya yayılmıştır.
ROMALILAR
M.Ö 700’lü yıllarda Roma fethettiği şehirleri kendi bünyesine katarken onların kültürlerinin bir kısmını da kopyalamıştır. Her seferden sonra toplu yemekler ve şölenler düzenlenmeye başlanmış ve böylelikle fethedilen yerlerin mutfaklarını da tatmış ve yemeklerinden yemişlerdir. Özellikle Drusus Julius Caesar zamanında bu uygulama daha çok yapılmıştır. O dönemlerde eğlenip içki içmek için kurulan Tayernalar günümüze kadar gelmiş ve Taverna adını almıştır. Roma zamanında aşçılar genellikle kölelerden seçilmiştir. İlk yemek kitabı Apicius tarafından yazılmıştır. Bu kitaptaki bitki ve tarifler hala kullanılmaktadır.
ORTA ÇAĞ
Roma’nın çöküşü ile birlikte halktaki yeme içme sanatında ilerleme durmuştur. Yiyecek içecek, işlek ve güvenli ticaret yollarında bulunan kervansaraylar ve hanlarda gelişimini sürdürmüştür. Orta çağ da Avrupa’ya büyük bir göç olmuş; buna bağlı olarak füzyon mutfağı ortaya çıkmıştır. Avrupa’ya yerleşen Yahudiler genelde Akdeniz’den getirdikleri kurutulmuş meyve ve sebzeleri; çeşitli ekmekler ile yine daha kuzeyden gelenler ise deniz ürünlerini getirip Orta Çağ Avrupa’sında bir yemek yelpazesi oluşturmuşlardır. İnsanlar Orta Çağ da baskılar nedeni ile ya şatolar da yâda evlerinde hayatlarını sürdürmüşlerdir. Toplu yemekler genelde manastırlarda veya kiliselerde yapılmıştır. Bu dönemde mutfaklar rahipler tarafından kontrol edilmiştir. Manastırlarda şarap, bira, hamur işleri ve yemek pişirme teknikleri oldukça gelişmiş ve o dönemde yapılan likör günümüze kadar gelmiştir. Orta Çağ da yemek üretimi esnaf locaları tarafından yönetilmiştir. Esnaf locaları 13.yy da Fransa’da “Chaîne des Rôtisseurs “ adını almış ve dünyanın en saygın gurmeler topluluğu olarak kabul görmüştür. Bu localar profesyonel mutfaklar için ekipler yetiştirmiş ve bugünkü aşçı ve yamaklarının temellerini atmışlardır. Günümüzdeki uzun “boru tipi” kep o günlerin aşçıbaşılarından gelmiştir ve Aşçıbaşılara verilmiştir. Bu yetişen ustalara Orta Çağ’da asaleti temsil eden “Siyah kep” verilmiştir. Buna Golden Touge denmiştir. Orta Çağ da yemekler genellikle uzun hollü ve geniş bacalı yerlerde, büyük kazanlarda yapılmıştır. Özellikle haçlı seferleri Orta Çağ Avrupa’sının mutfağının çeşitlenmesi ve gelişiminde büyük katkılar sağlamıştır.
YENİÇAĞ 1453 – 1789
Avrupa’da Orta Çağ döneminden sonra takip eden yıllarda mutfak kültüründe önemli gelişmeler görülmüştür. Göçler, ticaretin daha çok yapılması, siyasi gelişmeler ve yeni tekniklerin her alanda kullanılması, yemek kültürünün gelişimine katkı sağlamıştır. Kralların ve asillerin daha çok zenginleştiği görülmüş, bu kişiler kaldıkları şatolarda ve manastırlarda toplu yemek verdiklerini gösteren resimler çizdirmiş veya duvarlara kazıyarak belirtmişlerdir. Refah seviyesi artarken o dönem yemek ve içkilerin daha iyi olması için düzenlemeye gidilmiştir. Geniş uzun koridorlu bacalı ve kısımları olan mutfaklar yapılmış, araç ve gereç daha da gelişmiştir.
Mutfak kültüründe en önemli faktör göçlerdir. Göçler sayesinde etler, uzak doğudan getirilen baharatlar ve çeşitli lezzet verici unsurlarla terbiye edilmiştir (marinasyon). O dönem de özellikle av hayvanları ( tavşan, geyik, bıldırcın, ördek) tüketilmiştir ve daha çok roti bütün olarak ateşe karşı döndürülerek pişirilmiştir. Aşçılık mesleği yavaş, yavaş saygınlık kazanmaya başlamıştır. Özellikle Rönesans döneminde asillerin malikânelerinde çalışan aşçılar şövalye unvanı almışlardır. O dönemlerde ölen aşçıların mezar taşlarında şövalye simgesini temsil eden amblemler kullanılmıştır.
Avrupa’ya deniz aşırı ülkelerden, özellikle yeni kıta Amerika’dan mısır, patates, kırmızıbiber, domates, kahve, kakao ve en önemlisi hindi getirilmiştir. Uzakdoğu’dan egzotik meyveler (avokado, ananas, mango, papaya) getirilmiştir. 1500’lü yıllarda İtalyan Caterina de' Medici’nin Fransız tahtının varisi II. Henryile evlenmesiyle İtalya’daki mutfak sanatı ve sofra düzeni Fransa’ya taşınmıştır. Bu olayın Fransız mutfağında büyük etkisi olmuştur. Bu sayede Fransız mutfağında farklı yemekler pişirilmiş ve sofra düzeni kuvvetli bir hale gelmiştir. Yine Fransızlar ilk defa dondurma ile tanışmışlardır. Yüksek dağlardan getirilen karlara bal veya meyve suları eklenip dondurma haline getirilmiştir. Fransa’da couvert (kuver; çatal, bıçak) kavramı ortaya çıkmıştır. Davetlere giden herkes çatal ve bıçaklarını çantalarında götürmüşlerdir. Daha sonradan kuver şuan ki halini almıştır. Bu dönemde aşçılar zenginler ve soylulara yemek pişirmişlerdir. “Martino” İtalyan bir aşçının yazdığı kitabın Fransız mutfağına katkıda bulunduğu söylenir.
François Pierre La Varenne,Fransız mutfak sanatının ilk kurucularından biri olarak tarihe geçmiş ve çıkarttığı La Cuisine Français adlı kitapta; mevsime göre yemek yenmesi, sebzelerin, salataların hazırlanması ve consommé’lerden bahsetmiştir. Özellikle Fransız mutfak sanatı XIV. Louis ve XV. Louis zamanında en üst seviyeye ulaşmıştır. 72 sene tahtta kalmış Fransa kralı XIV. Louis, büyük eğlenceler düzenlemiş ve saray mutfağını çok geliştirmiştir. O dönemde menü kavramı gelişmiş ve bu sıralama 14–16 çeşitten oluşup belli bir sıra dahilinde ziyafetlerde sunulmuştur. Yine mutfağın gelişmesi için uğraşılmış ve Fransa’nın en büyük okullarından Cordon Bleu kurulmuş, yine bu dönemde ünlü Fransız yazarları da özellikle soyluların ve devlet adamlarının isimlerini yemeklere vermişlerdir. Beşamel, chateaubriand, morney, zaher ve melba bu isimlerden bazılarıdır ve hala günceldir. XIV. Louis’nin ardından XV. Louis tahta geçmiştir ve bu dönemde de Fransız mutfağı gelişme göstermeye devam etmiştir. XV. Louis’nin eşi Polonyalıdır. Bu dönemde de Caterina de' Medici’nin izinden gidilmiş ve mutfaktaki düzenlemelere devam edilmiştir. Kral tarafından aşçılara Cordon Bleu feragati takılmıştır. Bu dönemde Fransız aşçıları tüm dünyaya nam salmışlardır. Mutfak ekipmanları gelişme göstermiş ve “bain-marie” düzeneği bu dönemde ortaya çıkmıştır. 1789 Fransız ihtilalinden sonra soylu aileler, özellikle servetlerini yitirenler yemek pişirme sanatlarına devam etmişler ve bugünkü restoranların temelini atmışlardır.
18.YY RESTORANLAR DÖNEMİ
İlk restoran kelimesi “restaurer” yani restore etmekten gelmiştir. Tamir edilen, yenilenen anlamındadır. İlk restoran 1700’lü yılarda “Boulanger” tarafından Fransa, Paris’de karın doyurmak amaçlı, kervan saray ve han modeli (uzun masa karşılıklı sandalyeler) olarak kurulmuştur. Restaurante adı konulmuştur. Özelikle çorbalar çok fazla satılmıştır. Boulanger işçi loncaları ile ters düşmüş, destek yerine tepki görmüştür. Ancak bu kişi halkla içli dışlı olduğu için restorana müşteri çekmiş ve yavaş, yavaş işini oturtmaya başlamıştır. Bu restorandan sonra Paris’de (1780) daha şık ve daha özenli tasarlanan “La Grande Taverne de Londres” açılmıştır. Bir menü oluşturulmuş ve alacarte uygulaması konulmuştur. Bu restoranın kurucusu Beauvilliers’dir. Beauvilliers “Le ad de cuisine” adında bir kitap çıkartmıştır. Mutfak sanatının gelişmesini ve modern restorancılığın temellerini atmıştır. 1800’lerin başına gelindiğinde; restoran sayısı 500’ü geçmiştir.
ERKEN 19 YY. “ 1800–1850 ARASI”
GRANDE CUİSİNE/CAREME DÖNEMİ
19. yy. da restorancılık iyice ilerlemiş ve çeşitlemeler ortaya çıkmış, rekabet ortamı oluşmuştur. Antoine Carème’in sayesinde Grand Cuisine Fransa’da en üst sınıfa hizmet vermeye başlamıştır. Hazırlanan yemekler; çok karışık, zengin ve özenilerek hazırlanmıştır. Esas mesleği mimarlık olan Carème, çok kısa sürede mutfakta kendini kanıtlayıp soyluların aranan aşçısı olmuştur. Carème’e hem kralların aşçısı hem de aşçıların kralı denilmiştir. ‘Carème Grande Cuisine’i mutfak sanatında en üst seviyeye çıkartmıştır. “Le Maitre d’Hotel - Le Patisseire Royal” kitaplarında Avrupa’nın çeşitli kentlerinde yapılan yemeklerin reçetelerini yazmıştır. Esas işi mimarlık olan bu kişi daha çok soğuk mutfak ve pastanelere yönelmiştir. Süsleme sanatı hakkında kitaplar hazırlamıştır. Mutfak araç ve gereçlerini düzenlemiştir. Aşçı kıyafetlerinin yeniden düzenlenmesini sağlamıştır. Karışık durumda olan sosları sıralandırmıştır. Tabak prezantasyonlarında garnitür ve ana yemek uygulamalarını geliştirmiştir. Konsome ve çorbalara özellikle önem vermiştir.
ESCOFFİER İLE KLASİK MUTFAK DÖNEMİ
Fransa da mutfak ve restorancılığın gelişmesinin ardından Amerika ve diğer Avrupa ülkelerinde çeşitli restoranlar açılmaya başlanmış ve gelişme gösterip bugünkü restoranların temelleri atılmıştır. Klasik mutfağın yaratıcısı olan Auguste Escoffier aşçılık kariyerine 18 yaşında amcasının restoranında çırak olarak başlamış ve 89 yaşında ölene kadar hayatını mutfakta geçirmiştir. Escoffier Carème’in aksine soyluların ve kralların aşçısı olarak çalışmamış aksine Avrupa’nın en kaliteli otellerinde çalışmış ve oralarda yöneticilik yapmıştır. Grande Cusine en üst seviyeye çıkartan Carème’in değerini arttırıp bu akımı desteklemiş ve o dönem karışık olan kriterleri sadeleştirmiştir. Az malzeme ve taze ürünle yeni bir mutfak stili oluşturmuş ve bu stile Cusine Classique diyerek klasik Fransız mutfağını yaratmıştır. Escoffier de Carème gibi yeni yemekler yaratma konusunda oldukça istekli olduğunu kanıtlamıştır. Dönemin ünlü opera sanatçısı Nellie Melba için peche melba (peşmelba) tatlısını yaratmıştır. Guide Culinary (yemek rehberi) yazmıştır. Bu rehberde klasik mutfağa ilişkin birçok reçete, pişirme teknikleri, hazırlama teknikleri ve yemekte kullanılan malzemeleri sunmuştur. 1920 yılında dönemin devlet başkanı tarafından Fransız mutfağını dünya’ya tanıtan en iyi aşçı olarak Légion d’honeur ile ödüllendirilmiştir.
20. YY
20. YY. POİNT & CUİSİNE NOUVELLE
Avrupa’da mutfağın merkezi sayılan Fransa’da üçüncü dönem Nouvelle Cusine olarak adlandırılır. Fernand Point, Escoffier’in yaratmış olduğu klasik mutfağı iyice rafine etmiş ve modern bir kimlik kazandırmıştır. Böylelikle Nouvelle Cusine’in yaratıcısı olarak karşımıza çıkmıştır. Kendine ait olan restoranında soslarla pek uğraşmamış daha çok garnitürlere ağırlık vermiş bunun yanı sıra yemek pişirirken pişirme sürelerini sıralandırmış ve kaliteli malzemeler kullanmıştır. Basit gibi görünen soslar ve garnitürleri mükemmelleştirmek için uzun yıllar çalışmıştır. Fernand Point dünyaca ünlü aşçıları
Georges Auguste Escoffier yetiştiren bir kişi olarak da bilinir. Bunların arasında en ünlüsü Paul Bocuse’dür. Nouvelle Cusine konserve ve kimyasal koruyucu maddeleri reddetmiş ve her zaman özellikle garnitürün mevsiminde yapılması gerektiğini savunmuştur. Taze olan tercih etmiştir.. Ayrıca sebzelerin “Aldante” az pişmiş olmasını öğütlemiştir. Etlerin ve sosların yağlı ve yoğun olmaması gerektiğini savunmuştur. Sosları unla bağlamak (yoğunlaştırmak) yerine krema, tereyağı ve yumurta ile bağlamayı tercih etmiştir.
B/1/1.2/YİYECEK TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI
Günümüz yaşam biçimi, eskiye nazaran kadınların sosyal hayattaki standartlarının artması, iş yaşamında daha etkili rol oynamaları, vb faktörlerin etkisi toplumun yemek kültüründe de önemli değişikliklere yol açmıştır.
Hızlı hayat temposu sonucunda ev yemeklerine vakit ayırmak daha da güçleşmiştir. Yemek yapmanın anneden çocuğa gözlem yoluyla geçtiğini varsayarsak, günümüzde gitgide bu da yok olmuş ve yemek yapmakla eskisi kadar ilgili olmayan bir nesil yetişmiştir. Bunun sonucunda firmalar tarafından daha pratik çözümler ortaya çıkarılmıştır. Dondurulmuş ürünler, konserveler, hazır ayıklanmış yıkanmış sebzeler ve benzeri birçok ürün bunun bir sonucu olarak piyasaya sürülmüştür. Bunun yanı sıra restoranlar lüksten ziyade bir ihtiyaç haline dönüşmüş ve zamansızlığa çözüm olarak insanların hayatında eskisinden çok daha fazla yer almaya başlamıştır. İnsanların yemek hazırlamaya, sofra kurmaya, kaldırmaya harcadıkları vakti sıfıra indirmesi ve fiyatlarının alışverişte harcadıkları bütçeye yakın tutulması sonucunda insanların tercih sebebi olmuştur. Fast food akımı ile ucuz ve hızlı yemek daha sonraları halkın bilinçlenmesi ile yerini sağlıklı konsepte bırakarak, hızlı sağlıklı yemek adı altında restoranlara dönüşmüştür.
TÜRK YEMEK KÜLTÜRÜ
Anadolu, göç ve ticaret yollarının üzerinde bulunması, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlaması, topraklarının verimli olması ve ikliminin insanların yaşayışına uygun olması gibi nedenlerden dolayı zengin ve yüksek kültürlerin beşiği olmuştur Bunun sonucunda diğer toplumlar ile karşılıklı bir kültür alışverişi daim olmuştur. Yemek çeşitliliği de bu alışverişler sonucu çok zenginleşmiştir. Türk mutfağı, Balkan ve Ortadoğu mutfaklarını hem etkilemiş hem de bu mutfaklardan etkilenmiştir diyebiliriz. Bu yüzden Türk mutfağı dendiğinde çok geniş bir yelpazeden bahsetmemiz gerekir.
Günümüzde yapılan çalışmalar sonucunda her ne olursa olsun insanların genlerinden gelen bir yemek alışkanlıklarının bulunduğu ortaya çıkarılmıştır. Yiyeceklerin damak tadına uygunluğu insan ana toprağıyla doğru orantılıdır. Türkiye’deki yöreler kendilerine ait zengin bir yemek hazinesine sahiplerdir.
Türkiye’de genelde yemekler; çorba, salata ana yemek ve tatlı olarak sunulur. Yanında mutlaka bir içecek bulunur. Hoşaf, şalgam suyu, ayran vb…
Türkiye’deki yemekleri aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:
Türk mutfağı sebze yemekleri açısından çok büyük çeşitliliğe sahip bir mutfaktır. Dolmalar ve sarmalar, etli sebze yemekleri, kızartma sebzeler ve zeytinyağlıların sayısız çeşitleri mevcuttur.
Çorba özellikle kış aylarında Türk mutfağının vazgeçilmez bir parçasıdır.
Zeytinyağlılar Türk mutfağında kendine has bir yer kaplar. Zeytinyağlı taze fasulye, fasulye pilaki, zeytinyağlı dolma, zeytinyağlı enginar ve bakla bu sınıfa giren yemekler arasındadır.
Türk mutfağındaki et yemeklerinin çoğu kebaplar, köfteler ve tencere yemekleri sınıfındaki yemeklerdir.
Türk mutfağının kendine has içecekleri de mevcuttur. Yoğurdun sulandırılmasıyla yapılan ayran tamamen Türkiye'ye özgü bir içecektir. Bunun dışında boza ,kefir, şalgam suyu ve şerbette Türkiye'nin kendine özgü soğuk içecekleri arasındadır.
A/5/GIDA GÜVENLİĞİ VE HİJYEN
Gıda Güvenliği Yönetimi
Sağlıklı olmak, bir insanın en temel ihtiyacı ve hakkıdır. Gıda ürünleri ise sağlımızı en kolay etkileyecek etmenlerin başında gelir. Dolayısıyla gıda ürününün güvenliği, ürünü kullanan tüketicinin mutlak bir talebidir ve üretici firmalarda tamamıyla yönetimin sorumluluğudur. O nedenle kalite sistemi terminolojisine göre; gıda güvenliğinde mutlak ve değişmez bir kaliteye sahip olmak gerekir. Bir yönetici, işletmesinde sürekli olarak, hijyen standartlarına uygun üretim yapılmasını ve üretip sattığı her parti ürünün güvenli olmasını istiyorsa Gıda Güvenliği Kontrol Sistemi’ni kurmalı, sürekliliğini sağlamalı ve desteklemelidir.
Ürünün ancak çok küçük bir miktarını analiz edebilme durumu göz önüne alındığında sürekli analiz sisteminin yalnız başına tam bir güvence sağlamadığını bilmek gerekir. O halde tüm yönetim aşamalarını daha sistematik bir şekilde ele alan ve önleyici nitelikte bir metot kullanılmalıdır. HACCP Hazard Analysis Critical Control Points (Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları) kavramı bu ihtiyaca sistematik ve mantıksal bir yaklaşım getiren bir sistemdir. Avrupa birliği ile entegrasyonda da en önemli konulardan olan Gıda Güvenliği, Tarım Bakanlığı gibi resmi kurumların denetimlerinde ve Gıda Kodeksi isteklerinde de yaklaşık olarak bu standardın bütün isteklerini içerecek şekilde karşımıza çıkmaktadır.
.
HACCP STANDART SERİSİ
Gıda güvenliği nedir?
Gıda güvenliği, gıda kaynaklı hastalıklara neden olan biyolojik, fiziksel ve kimyasal etkenleri önleyecek şekilde gıdaların işlenmesi, hazırlanması, depolanması ve tüketiciye sunulmasını içeren bir sistem döngüsüdür. Güvenli gıda; her türlü bozulma ve bulaşmaya yol açan etkenlerden arındırılmış tüketime uygun halde olan gıdadır.
Gıda kaynaklı hastalıklar insan sağlığı üzerinde; özellikle çocuklar, yaşlılar ve hamilelerde ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Dünya sağlık organizasyonu (WHO) gıda güvenliğini; dünyada en yaygın sağlık problemlerinden ve ekonomik verimliliği düşüren önemli nedenlerden biri olarak nitelendirmektedir. Gıda güvenliği programlarının uygulanmasıyla bu tehlikeler en aza indirilir.
Hijyen: Hijyen kelimesi, Yunancada sağlık anlamındaki ‘hygies’ kelimesinden türemiştir. Ve sağlık bilimi, sağlık hizmetleri, koruyucu hekimlik gibi konuları kapsar. Sağlıkta gerekli koşulların sağlanması ve sürdürülmesi için öngörülen uygulamalardır. Sözlük anlamı ise; ferdin veya toplum olarak insanların sağlığının korunması ve geliştirilmesine çalışan beslenme, sağlık ve çevre konularındaki bilgileri bir sentez halinde uygulayan bilim dalıdır.
Gıda Hijyeni: Gıdanın kullanım amacı dikkate alınarak tehlikenin kontrole alınması ve gıdanın insanlar tarafından tüketiminin uygunluğunun sağlanması için, gerekli her türlü önlem ve koşullar olarak tanımlanmaktadır. Herhangi bir gıdanın temizliği ve tümüyle hastalık yapan etmenlerden arındırılmış olması demektir.
Sanitasyon: Sağlığa uygun duruma getirmek demektir. Temizlik ve dezenfeksiyonun sonucunda elde edilir.
Gıda Sanayinde Sanitasyon: Gıda üretiminde hijyenik koşulların oluşturulması ve korunması demektir. Gıda hammaddesinin ambalajlanması, taşınması, depolanması ve satışı sırasında çeşitli kaynaklardan bulaşabilecek mikropların engellenmesidir.
Sterilizasyon: Ortamın bütün canlı mikroorganizmalardan, canlı sporlardan ve virüslerden arındırılmasıdır.
Dezenfeksiyon: Cansız maddelerdeki patojen mikroorganizmaların fiziksel veya kimyasal yöntemlerle öldürülmeleri veya üremelerinin durdurulmasıdır.
Antiseptik: Mikropları öldürebilen veya üremelerini durdurabilen maddelere denir.
Toprakta, suda, hayvanlarda ve insanlarda pek çok tehlikeli mikrop bulunur. Bu mikroplar, eller, temizlik bezleri, doğrama tahtası gibi mutfak aletleriyle taşınarak gıda kaynaklı zehirlenmelere ve hastalıklara neden olur.
Özellikle et, kümes hayvanları ve deniz ürünleri gibi çiğ gıdalarda ve bunların sularında tehlikeli mikroplar olabilir. Bu tehlikeli mikroplar yemek hazırlama sırasında diğer gıdalara bulaşabilir.
Yapılan araştırmalar 70ºC’ye kadar ısıtılan gıdalardaki tehlikeli mikropların yok olduğunu ve bu yiyeceklerin yenmesinin güvenli olduğunu göstermektedir. Özellikle kıyma, rosto, iri kemikli et parçaları ve bütün tavuk pişirirken buna dikkat edin.
Mikropların üremeleri için uygun sıcaklık aralığı 5 ºC ila 60 ºC arasındadır. Bu sıcaklıkların dışında bazı istisna mikroplar dışındakilerin üremeleri yavaşlar veya durur.
Su ve buz da dahil, ham mamullere tehlikeli mikroplar ve kimyasal maddeler bulaşmış olabilir. Hasarlı ve yumuşamış yiyeceklerde zehirli kimyasal maddeler oluşabilir.
GIDALAR NASIL KİRLENİR?
Fiziksel Kirlenme
Fiziksel kirlenmeye gıda olmayan yabancı maddeler, cam kırıkları, saç, sinek vb. dış etkenler neden olur. Fiziksel riskler normal olarak gıda kaynaklı hastalıklara sebep olmaz, ancak insan vücuduna zarar verirler.
Örneğin;
Taşlar, dişleri kırabilir
Cam ve sert plastik, ağızda ve boğazda kesikler oluşturabilir.
Balık kılçıkları, tavuk kemikleri, boğaza kaçabilir.
Kimyasal Kirlenme
Kimyasal bulaşmaya; gıdaların yetiştirilmesi sırasında kullanılan tarım ilaçları, yemek yenilen tabak, çatal vb. araçların iyi durulanmamaları nedeniyle üzerlerinde kalan deterjanlar, gıda üretim basamaklarında kullanılan makinelerin temizliğinde kullanılan deterjanlar, temizlik malzemeleri, dezenfektan kalıntıları, gıda ambalajında kullanılan renkli plastikler vb. neden olur.
Biyolojik Kirlenme
Besinin bileşiminde doğal olarak bulunan zehirli maddeler (yeşillenmiş ve filizlenmiş patates, zehirli bal, bazı mantar türleri vb.), yiyeceklerin uygun koşullarda saklanmaması, hijyenik koşulların yeterince sağlanamaması nedeniyle üreyen mikroorganizmalar (küfler, parazitler, virüsler, bakteriler) biyolojik kirlenmeye neden olan etmenlerdir. Mikroorganizmalar içerisinde besin güvenliğini tehdit eden, besinler aracılığı ile oluşan hastalıklara ve besin zehirlenmelerine en fazla yol açan etmenler bakterilerdir.
Çapraz Bulaşma
Başka bir gıda maddesinde bulunan kötü mikroorganizmanın temiz gıdaya bulaşmasına denir. Bakterilerin çiğ et, yıkanmamış sebzeler gibi çiğ gıdalardan, pişmiş et, peynir, salatalar gibi yenmeye hazır, çabuk bozulan gıdalara, kirli eller, temiz olmayan aletler vb. yoluyla geçmesidir. Bakteriler, bir gıdanın diğeri bir gıdaya doğrudan teması veya damlaması yoluyla kolaylıkla bulaşabilir. Çapraz bulaşma gıda zehirlenmesinin başlıca sebeplerindendir.
Bulaşmanın kontrolü ürün çeşidine göre değişiklik gösterir. Çapraz bulaşmanın engellenmesi için aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir.
Güvenli Gıdalar Hazırlamak İçin Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) Altın Kuralları
A/4/SATIN ALMA VE DEPOLAMA
Yapılacak ürünlere göre gerekli malzemenin satın alınacağı veya sipariş edileceği yerlerin tespit edilmesi, hangi malın nereden bulunup bulunmayacağının araştırılması ve ürünlerin imalatından önce ve sonra muhafaza edilecekleri depo ve soğutucuların hazırlanması satın alma ve depolanmanın ana konularını oluşturur.
Satın Alma
Besinlerin güvenilir yerlerden ve satın alma ilkelerine uygun olarak alınması hem besin güvenliği hem de ekonomik yönden yarar sağlar.
Bazı ipuçları;
Besinlerin Depolanması
Besinlerin satın alındıktan sonra uygun bir şekilde depolanmaları büyük önem taşır. Uygun koşullarda depolanmayan besinler bozulur, bu durumda besin öğesi kayıpları oluşturur ve besin sağlığı bozucu hale gelebilir.
Depolama uygun olmadığında besinler; fiziksel değişiklikler, bakteri, küf ve enzimlerin neden olduğu değişiklikler nedeniyle bozulur. Besinler uygun kaplarda/ambalajlarda, uygun süre ve sıcaklıklarda depolanmalıdır. Bu şekilde depolanan ve zamanında tüketilen besinler hem besin değerlerini hem de hijyenik kalitelerini muhafaza ederler.
GENEL DEPOLAMA İLKELERİ
DİKKAT!
Elektrikler kesildiğinde, elektrikler gelene dek
Besinlerin saklanma derece’leri ve günleri
Çiğ et (kıyma hariç): 4 C’deà 2–5 gün, -18 C’deà 4–6 ay
Pişmiş et: 4 C’de à 3–6 gün
Kıyma ve küçük parça et: 4 C’deà 1 gün
Büyük parça et, salam, yürek: 4 C’deà2–4 gün
Pişmiş et yemekleri: 4 C’de à1–2 gün
Balık: -1C –0C’deà 1–2 gün
Yumurta: 4C –7C’deà 2 gün
Yumuşak Meyveler:4C –7C’deà 2 gün
Sert Meyveler: 4C –7C’deà 14 gün
Soğan, Patates: 15C –20C’deà 14–21 gün
Yeşil Sebzeler: 4C –7C’deà 5 gün
Diğer Sebzeler: 4C –7C’deà 14 gün
A/1/MÖNÜ PLANLAMA
Başarılı bir yiyecek ve içecek işletmesinin temel noktalarından biri doğru menü planlaması yapmaktır. Menü planlaması; hammadde seçiminde ve satın alımında kolaylık sağlaması, hammaddenin doğru şekilde değerlendirilmesi, zamandan tasarruf, yiyecek sarfiyatının azaltılması, maliyet hesaplamalarının doğru şekilde yapılması gibi üretim kriterlerini oluşturan alt detayların kontrolünde, kalitenin ve standardizasyonun sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Bunun için planlama yapmadan önce doğru bir mönü analizi yapılması gerekmektedir. Analizin ilk aşamasında, potansiyel ve var olan müşteriler, lokasyon, ekipman, üretim ve sunum alanları, gerekli personel ve verim düzeyleri, restoran çeşidi ve servis sistemi ve son olarak da bu aşamaların gerçekleşmesinde dikkate alınacak finansal kaynaklar ve planlama önem kazanmaktadır. Kurala uygun bir menü yapmak için bilgiye ve tecrübeye büyük ihtiyaç vardır. Müşterinin beklentisini, yiyeceklerin özelliğini, mevsimsel gereksinmeleri, dengeli yemek hazırlama koşullarını iyi bilmek bunlardan birkaçıdır. Menü hazırlanırken mevsimsel özellikler göz önünde bulundurulmalıdır. Yemeklerin insan bünyesine etkileri mevsimlere göre değişmektedir. Yazın sıcak günlerinde kızartmalar, bol baharatlı ve soslu yemekler, yağlı ve unlu yiyecekler sağlığa zararlıdır. Bu tür yiyecekleri mevsime uygun zamanda sunmak müşteriler tarafından çok fazla ilgi çekmeyeceği için işletmede maliyet kayıplarına yol açar. Menüde mevsimde bol bulunan yiyecekler sunulmalıdır. Çünkü her yiyecek kendi mevsiminde daha taze,besleyici,lezzetliveucuzdur.
MEVSİMLER
Günümüzde nerdeyse her sebze, meyveyi her mevsimde bulmak mümkündür. Taşımacılığın ve bazı modern saklama tekniklerinin gelişmesi nedeniyle mevsim yiyeceklerinin kıymeti zedelenmektedir. Turfanda ve sezon dışı pahalı yiyecekler yerine, mevsiminde bol olan yiyecekleri kullanarak lezzet ve fiyat açısından daha avantajlı bir iş yapmak, kesinlikle daha mantıklıdır. Genelde, bazı otel ve lokantalar, mönülerinde, yılda iki defa, değişiklik yapmaktadır. Bunlar kış ve yaz mönüleridir. Bunun gibi, mevsimlerin başlıca ürünlerini göz önünde bulundurarak, mönülerde gereken sezonluk değişimleri yapmakta yarar olduğu kesindir.
İlkbahar: Geçiştirme mevsimi.
Bu mevsimde mönülerde pek değişiklik yapılmaz. Ancak, bölgesel bir ürün varsa, mönünün bir köşesine ilâve edilebilir.
Yaz: Tazelik ve canlılık mevsimi.
Bu mevsim çok beklenen bir mevsimdir. Mutfak şefi için, bu mevsimde çeşitli ve bol bulunan ürünler, mönü değiştirmenin tam zamanı olduğunu gösterir. Aynı zamanda, yaz mevsiminin sıcağı, müşterilerin yeme alışkanlığını, hafif ve yazlık yiyecekler üzerine iter. Mönü yapılırken buna dikkat edilmelidir.
Ordövrler: Kışlık ve sıcak ordövrlerin yerine soğuk ordövrler koyulur. Zeytinyağlı sebze yiyecekleri yapılır.
Balıklar: Yazın bulunabilen balıkların pişirme usullerinde değişiklik yapılır. Soslu veya buğulama balıkların yerine ızgara usulü pişen balık yemekleri hazırlanır.
Etler: Soslu et yemekleri azaltılıp, roti ve ızgara usulü pişirilen et yemeklerine daha çok yer verilir.
Sebzeler: Yaz deyince, sebze yemekleri akla gelir. Patlıcan, fasulye, kabak, bezelye vb. yemekleri mutlaka yaz mönüsünde yer almalıdır.
Salatalar: Tazeliğin sembolü olan salatalar, yaz mönülerinin en önemli unsurlarıdır. Her mönüde, kesinlikle, birkaç çeşit salata bulunmalıdır.
Meyveler: Yazın gelişiyle meyveler olgunlaşır. Kışlık tatlıların yerine, yaz meyvelerinden çeşitli tatlılar (meyveli tartlar, turtalar), salatalar vb. hazırlanarak mönüye hafiflik getirilmelidir.
Sonbahar: Av ve mantar mevsimi
Bu mevsimde, bulunabilen av etlerinden mönüye ilâveler yaparak daha orijinal bir yemek listesi yaratılabilir. Aynı zamanda, dağ mantarlarını da (kanlıca, ayköş, cincile vb.) unutmamak gerekir.
Kış: Deniz mahsulleri mevsimi
Havaların soğuyup, kışın gelmesi ile birlikte mönüler de değişmek ister. Müşteriler de daha doyurucu ve daha enerji verici yemekleri tercih etmeye başlarlar.
Ordövrler: Mönüde birkaç tane soğuk ordövr bırakılabilir. Ancak, bir kaç tanede sıcak ordövrler ilave edilmelidir. Örneğin, börekler, pizzalar, hamur işleri vb. gibi.
Kış dolayısıyla çorbalar da mönüde yerini almalıdır.
Balıklar: Kış mevsimi balığın en bol olduğu dönemdir. Bu dönemde çeşitli deniz ürünlerini mönüye girer. Balıklardan, çeşitli pişirme usullerine göre, değişik şekilde, soslu yemekler yapılabilir: buğulama, vb…
Etler: Kış mevsiminde et yemeklerinin her çeşidi yapılabilir: kebaplar, tencere yemekleri, soslu yemekler vb. Sebzeler: Pahalı yaz sebzeleri yerine, kış sebzeleri tercih edilmelidir. Örneğin, patates, lâhana, pırasa, havuç vb.
Salatalar: Mümkünse salatanın kış mevsiminde yetişen ürünlerden yapılması tercih edilmelidir. Örneğin, lâhana, pancar, kereviz, havuç vb.
Tatlı ve pastalar: Türk tatlılarının her çeşidinden ve klasik tatlılardan seçilerek mönüye konabilir. Ayrıca, mevsim meyvelerinden çeşitli pasta, tart, turta, vb. tatlılara da mönüde yer verilebilir.
Restoranlarda bir çeşit mönü kullanılır ve bu mönü mevsimlere göre değişiklik gösterir.
Oteller, catering şirketleri vb. büyük işletmelerde birden fazla mönü oluşturulur. Otellerde veya catering şirketlerinde kullanılan mönü çeşitleri:
Kokteyl parti mönüsü ,Diyet mönü,Kokteyl prolanje mönüsü,Fiks mönü,Brunch mönüsü ,İftar mönüsü,Sahur mönüsü,
Açık büfe mönüsü,Çay büfesi mönüsü ,Oda servisi mönüsü,Ziyafet mönüleri,Kahvaltı mönüleri,A la carte mönü
Otellerde veya catering şirketlerinde kullanılan yemek grupları:
Birinci Grup Yemek /Ana Yemek
Büyük Parça Et Yemekleri ( Rosto),Küçük Parça Et Yemekleri ( Çoban kavurma),Köfteler (İzmir Köfte),
Etli Sebze Yemekleri (Etli türlü),Tavuklar (Tavuk şinitzel),Etli Dolma ve Sarmalar (Etli Kabak dolma),
Etli Kurubaklagil Yemekleri (Etli nohut),Balıklar (Palamut buğulama),Yumurta yemekleri (Menemen)
İkinci Grup Yemek/Yardımcı Yemek
Çorbalar,Pilavlar,Zeytinyağlı yemekler,Makarnalar,Börekler
Üçüncü Grup Yemekler/Tamamlayıcı yemek
Salatalar,Tatlılar,Kompostolar,Meyveler,Yoğurt,Cacık,Ayran,Piyaz
Menü planlama toplu yemek hizmetlerinde en önemli aşamadır. Menü planlarken dikkat edilmesi gerekenler:
Mönü planlamasında dikkat edilmesi gerekenler;
A/9/İŞLETMELER İLE İLGİLİ KISA BİLGİLER
OTEL İŞLETMELERİ’NDE YILDIZ VE YİYECEK-İÇECEK
RESTORANLARIN SINIFLANDIRILMASI
ÜÇÜNCÜ SINIF RESTORANLARDAN BEKLENEN ÖZELLİKLER:
İKİNCİ SINIF RESTORANLARDAN BEKLENEN ÖZELLİKLER:
Üçüncü sınıf restoranlara ek olarak;
BİRİNCİ SINIF RESTORANLARDAN BEKLENEN ÖZELLİKLER:
Üçüncü ve ikinci sınıf restoranlara ek olarak;
A/6/MUTFAK EKİBİ VE GÖREVLERİ
Mutfakta Hiyerarşi
AŞÇIBAŞI (execute chef)
Yönetir, denetler, planlar, idare eder, eğitir, sorumludur, iletişim kurar, hazırlar.
YARDIMCI AŞÇBAŞI (sous chef)
Şef olmadığında onun sorumluluklarını üstlenir, eğitim verir, bölüm şefi pozisyonu vardır.
KISIM ŞEFLERİ (de pertie)
Mutfak içinde 4 Dömü Chef'in oluşturduğu grubun yönetimi ona bağlıdır.
Günlük menüye göre yemekleri yaptırır ve menünün standardına uygun olmasını sağlar
SOS USTASI (demi chef)
Sosları, et, av hayvanı, balık ve sıcak aperatif yemeklerini hazırlar.
IZGARA USTASI (demi chef)
Izgara yemeklerin hazırlığını yapar ve pişirir.
ALAKART USTASI (demi chef)
Sadece büyük mutfaklarda alakart yemeklerin hazırlanmasından sorumludur.
BALIK USTASI (demi chef)
Sadece büyük mutfaklarda, balık ve deniz ürünü yemeklerinden sorumludur.
SEBZE USTASI (demi chef)
Çorba, patates, makarna, peynir, vejetaryen yemeklerinden sorumludur.
SOĞUK ŞEFİ ( chef de pertie)
Soğuk besinlerden sorumludurç. Dondurucuyu kontrol eder, et ve balık kemik ve kısımlarından sorumludur.
KASAP (chef de pertie)
Sadece büyük mutfaklarda yer alır. Soğuk şefinin işini kolaylaştırır.
PASTA ŞEFİ (chef de pertie)
Hamur işleri ve tatlılar, hamur işi içeren sıcak yemeklerden sorumludur.
İZİNLİ KISIM ŞEFİNİN YERİNİ DOLDURAN ŞEF (chef de pertie)
Mutfağın tüm kısımlarında çalışır ve şefin yerini alır.
GÖREVLİ USTA
Personel olmadığında sorumludur, Servis öncesi yapılan hazırlıklarda yer alır.
DİYETİSYEN
Özel diyet, beslenme gereklilikleri, diyet yemeklerden sorumludur.
PERSONEL USTASI
Sadece büyük mutfaklarda personel için yemek hazırlar.
ÇIRAKLAR (commis)
A/3/REÇETE
STANDART REÇETE
Bir işletmenin zengin mönüler oluşturabilecek yemek tarifleri olabilir, ancak yemekler talep edilen miktardan az veya çok üretildiği zaman işletmenin verimliliği düşer. Verimlilik dengesinin sağlanması için hazırlanacak ürün miktarı satış kapasitesinin ne çok altında ne de çok üstünde olmalıdır. Eğer talep edilenden daha az miktarda üretim yapılırsa müşteri ihtiyaçları karşılanmaz. Talep edilenden daha fazla üretim yapıldığı takdirde de kalan ürünlerin yeniden değerlendirilmesi mümkün olmaz ise imha edilir. Her iki durumda da işletme zarar eder. Bunun için işletmeler standart reçete hazırlamalılardır.
Bir standart reçete çalışmasında 4 temel noktaya dikkat edilmelidir:
Gramaj: Kullanılacak hammadde miktarı.
İçerik: Hazırlanacak yemeğin içinde hangi malzemelerin olduğu.
Pişirme Tekniği: Yemeğin nasıl ve nerede pişirileceği
Sunum: Müşteriye yemeğin hangi şekilde ve hangi garnitürlerle beraber verileceği fotoğraf ile belirtilmelidir.
STANDART REÇETE NASIL HAZIRLANIR?
B/1/1.3/TEMEL GIDA BİLGİLERİ
Vücudumuzun yapısını, gelişmesini ve enerjisini sağlamak üzere dışardan aldığımız maddelere besin denir. Temel besin maddeleri proteinler, yağlar, karbonhidratlar, mineraller (tuzlar) ve su olmak üzere bölümlere ayrılır. Bunlardan; proteinler yapı maddesi olarak bilinir, özellikle büyüme döneminde çok gereklidir. Ancak yetişkinlerin de her gün belirli bir miktar yapı maddesine ihtiyacı vardır. Beden hücreleri sürekli olarak ölür ve bunları oluşturan unsurlar parçalandıkları için bunların yenilenmesi gerekir. Yağlar ve karbonhidratlar organizmanın çalışması için gereken enerjiyi temin ettiklerinden yakıta benzetilebilirler. Sağlıklı besin, bize yeterli yakıtı yapıcı maddeleri gerekli miktar, biçim ve ilişki içinde sağlayan besin demektir. Tek bir besin bütün bu gerekenleri yerine getiremez. Çeşitlendirilmiş bir beslenme rejimi sağlıklı gıdanın güvencesidir. Ancak bu şekilde birinde ortaya çıkan bir yetersizlik, diğerindeki bir fazlalık ile giderilecektir. Mineraller beden yapısında ve işleyişinde su kadar önemlidir. Yediğimiz besinler sindirim sırasında ufak parçalara ayrılır ve kana karışırlar. Proteinlerin aminoasitlerine, yağların yağ asitlerine ve gliserine, karbonhidratların mono-sakkaritlere parçalanması ve tekrardan bedenimiz için gerekli karmaşık yapı maddelerini oluşturmak üzere birleşmesine ve bu arada enerji döngüsüne metabolizma çalışması denir. Bu metabolizma çalışması denen olay sayesinde şekerler ve yağlar beslenme rejimi içinde birbirinin yerini alabilir, vücudumuz onları yeniden yapabilir. Bazı maddeler vardır ki bunları organizma üretmediği için yediğimiz yiyeceklerde bulunması gereklidir. Bunlar arasında aminoasitleri, vitaminleri ve mineralleri (çeşitli tuzlar, elementler) sayabiliriz. Vücudumuzun hem belirli bir tampon kapasitesi ve hem de besinleri yağ ve şeker olarak depo etme yeteneği vardır. Sağlıklı bir kişi uzun süre yeni bir yakıt ikmali olmadan bu depolardan yararlanarak canlı kalabilir. Gerekli besin maddelerinde yetersizlik kendine özgü belirtiler gösteren çeşitli hastalıklara neden olur. Besinlerin gıda değerleri, içlerinde bulunan temel besin maddelerinin miktarına ve cinslerine bağlıdır. Besinlerin yakıt olarak değeri metabolizma sırasında harcanan enerji olarak ifade edilir. Bunun için kullanılan birim kaloridir. Kalori: (simgesi cal), atmosfer basıncında 1 gram suyun sıcaklığını 1 °C artırmak için gerekli olan enerji miktarıdır. 1925'ten beri kalori, joule terimi ile belirlenmektedir. Enerji birimi olarak 1 kilo kalori kullanılır. (1 kalori 4184 jül’dür) Yetişkin bir bireye gereken enerji veya kalori miktarı günde 2000–2600 kilokaloridir..
Dengeli, sağlıklı bir beslenmenin temelini oluşturmak için dört temel gıda grubu dört temel kavramı geliştirilmiştir:
SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ.
Süt ve süt ürünleri (her tür peynir, yoğurt, dondurma vb.), protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral sağlarlar. Tereyağı dışındaki süt ürünleri kemiklerin büyümesi ve bakımı için önemli bir besleyici olan kalsiyumun kaynağıdır. Sütte çeşitli oranlarda tam yağlı (%2), kaymağı alınmış ya da kısmen yağı alınmış ( %1) D vitamini vardır, ortalama yetişkin, günde iki bardağa ihtiyaç duyar, süt aynı zamanda temel kalsiyum kaynaklarından biridir. Hamileler, emziren kadınlar ve çocuklar günde iki bardak sütten fazlasına ihtiyaç duyarlar
ETLER
Et grubu; tüm etleri, kümes hayvanlarını ve balıkları ve ayrıca bazı bitkisel gıdaları içerir. Bu grup vücut dokularının oluşumu ve korunmasında önemli olan; proteinler, vitaminler ve mineraller açısından zengindir. Her gün en az 120–180 gr et ya da dengi bir ürün tüketilmelidir
MEYVELER VE SEBZELER
Meyveler ve sebzeler, gerekli vitaminlerin, minerallerin ve karbonhidratların yanı sıra lif de sağlarlar. Elmada ve turunçgillerde, işlenmemiş yulaf ürünlerinde, kuru fasulye, bezelye ve mercimekte bulunan lifin çoğu çözülebilir liftir. Çözülebilir lif, sindirim sisteminizden geçerken suyu emer. Bu sayede daha büyük ve yumuşak dışkılar üreterek bir sünger görevi görür.
Çözülmeyen lif, vücudunuzdan çabucak geçer ve dışkılama gibi vücut fonksiyonlarında düzeni korur. Çözülmeyen lif işlenmemiş buğday ürünlerinde ve birçok sebzede bulunur. Son zamanlarda, çözülebilir lif kolesterol üretimini düzenlemeye ya da dengelemeye yardımcı olma konusundaki muhtemel etkililiği nedeniyle ün kazanmıştır. İyi çözülebilir lif kaynakları arasında, yulaf ürünleri, kuru fasulye, bezelye, mercimek, elma ve turunçgiller bulunmaktadır.
Bezelye ve fasulye gibi sebzeler yüksek miktarlarda protein içerirler. Bu protein biçimi, yumurta ya da etteki proteine göre daha düşük bir biyolojik kaliteye sahiptir ve tam bir protein oluşturabilmesi için aynı yemeğin içinde mısır, buğday ya da pirinç gibi bazı tahıllarla birleştirilmesi gerekir. Her gün dört ya da daha fazla meyve, sebze porsiyonu tüketilmelidir.
TAHILLAR
Ekmek ve bakliyat gibi tahıl ürünleri büyük ölçüde karmaşık karbonhidratlardan oluşurlar. Ayrıca sağlıklı dozda vitaminler, mineraller ve lif sağlarlar. "Zenginleştirilmiş" unda tahılın öğütülmesi sırasında kaybedilen bir takım vitaminler vardır. Bu tür gıdalar her tür ekmeği buğday, mısır, pirinç, yulaf, arpa ve mısır gibi tahılları içerir. Her gün, dört ya da daha fazla porsiyon tahıl ürünü tüketilmelidir.
SU
Hemen, hemen hiçbir gıda değeri olmadığı için diyet tartışmalarında genellikle sudan söz edilmez. Vücudumuz haftalarca gıdasız yaşayabilir, ama susuz kaldığında bir gün içinde ölür. Vücudunuz ancak sınırlı miktarda su depolayabilir, çünkü su her hücrenin işleyişinde sürekli olarak kullanılır.
Susama ve oluşan idrar miktarını düzenleyen mekanizmalar hep vücudunuzun dokularındaki su miktarını dar sınırlar içinde tutacak şekilde hareket ederler. Besinler, artık ürünler, antikorlar, hormonlar ve diğer elementler su içinde vücut hücrelerine girer ve çıkarlar. Su sindirim sürecinin de zorunlu bir parçasıdır, vücut ısısının düzenlenmesine yardımcı olur ve atıkları uzaklaştırır.
Su, içtiğiniz her şeyde ve bir dereceye kadar yediğiniz gıdalarda mevcuttur. Yeterli su içip içmediğinizi anlamak genellikle çok zor değildir. Susuzluk, ihtiyacınız olan su miktarının bir göstergesidir. Susuzluk her zaman giderilmelidir.
YAĞLAR
Yağlar insan vücudu için gerekli olan enerjinin en önemli kaynaklarından biridir. Her bir gram yağda 9 kalori bulunur. Diğer kalori kaynakları olan karbonhidrat ve proteinlerin bir gramında 4 kalori, alkolün ise bir gramında 7 kalori bulunur. Vücudumuz beslenme ile aldığı yağı depolar, (vücudun yağ depolama kapasitesi sınırsızdır) enerjiye gereksinimi olduğu zaman bu depoları kullanır. Yağlar ayrıca A, D, E, K vitamini gibi yağda eriyen vitaminlerin emilimini sağlar, vücut ısısının korunmasını ve organların dış darbelerden korunmasını sağlar.
Ancak vücuttaki fazla yağ obezite, kalp hastalıkları ve kansere neden olabilir. Önerilen günlük yağ alımı, günlük gereksinim duyulan kalorinin %25-35 ini karşılayacak miktarlarda olmalıdır.
DOYMUŞ YAĞLAR
Genel olarak hayvansal gıdalarda bulunan doymuş yağlar fazla alındığında kolesterol düzeyini yükseltir, kalp hastalıkları, kanser ve şişmanlık için risk faktörleri oluşturur. Doymuş yağ asitlerinde yağ asidi zincirini teşkil eden karbonların zincir haricinde olan bağlarının hepsi hidrojenle bağlanmıştır.
Doymuş yağlar etlerde, tam yağlı mandıra ürünlerinde (peynir, süt ve dondurma), kümes hayvanlarının derisinde ve yumurta sarısında bulunur. Hindistan cevizi, hurma yağı ve kakao yağı gibi bazı bitkisel besinler de doymuş yağ bakımından zengindir. Doymuş yağlar oda sıcaklığında katı haldedirler. Ancak zeytinyağı, ayçiçek yağı, kanola yağı, soya yağı, yerfıstığı yağı gibi sıvı yağlar da çok küçük miktarlarda olsa bile doymuş yağ içerirler.
Doymuş yağlar vücutta hem toplam kolesterol, hem de kötü kolesterol olarak bilinen LDL (düşük yoğunluklu kolesterolün) yükselmesine neden olur. Bu da kalp hastalığı riskini arttırır.
Günlük alınan toplam kalorinin en fazla %7 sinin diyetteki doymuş yağlardan gelmesi önerilmektedir. Örneğin günlük kalori alan bir kişi en fazla 140 kaloriyi diyetindeki doymuş yağlarla alabilir. Yağın her gramında 9 kalori olduğu düşünülürse günlük alınacak doymuş yağ miktarı 15-16 gr olmalıdır.
DOYMAMIŞ YAĞLAR
Doymamış yağlar vücudun gereksinim duyduğu zorunlu yağ asitlerinin en iyi kaynaklarıdır. Oda sıcaklığında sıvı haldedirler ve büyük çoğunluğu bitkisel kaynaklıdır. Doymamış yağ asitlerinde bir veya daha fazla karbonun birer bağı hidrojenle bağlanmamıştır.
Doymamış yağlar tekli (monoansatüre) ve çoklu (poliansatüre) yağlar olarak ikiye ayrılırlar. Tekli doymamış yağ asitleri insan vücüdunda sentez edilebilir. Tekli doymamış yağların günlük kalori gereksiniminin maksimum % 15 ini, çoklu doymamış yağ asitlerinin ise maksimum % 10'unu karşılayacak şekilde alınması önerilmektedir.
Tekli doymamış yağlar zeytin ve kanola yağları, kabuklu yemişler ( fındık, fıstık, ceviz), kabuklu yemiş yağları (yer fıstığı ve badem yağları), avokado tekli doymamış yağları çok miktarda içerir. Bu yağlar oda sıcaklığında sıvı halde kalırken buzdolabına konduğunda yavaşça katılaşır. Çoklu doymamış yağlar gibi oksidasyona yatkın değildirler. Doymuş yağların yerine tekli doymamış yağların konması HDL kolesterol azalmasına karşı koyarken hem total hem de LDL kolesterolü azaltacaktır.
Çoklu doymamış yağlar: Diyette doymuş yağ asitlerinin yerine çoklu doymamış yağların konmasıyla LDL'de düşme sağlanabilir. Çoklu doymamış yağ asitlerinin omega–3 ve omega–6 yağ asitleri olmak üzere iki ana grup vardır.
Omega–6 yağ asitlerinden (majör omega–6 yağ asidi Linoleik Asittir) zengin bitkisel yağlar mısır özü, ayçiçeği, soya fasulyesi yağıdır. Vücutta Linoleik asit araşidonik aside metabolize olur, bir kısmı da gamma linoleik aside dönüştürülür. Linoleik asit vücutta serbest radikal oksidasyonuna yatkın olduğundan, diyette alınan linoleik asit miktarı total kalorinin %10'unu geçmemelidir.
Omega–3 yağ asitlerinin major yağ asidi Alfa Linoleik Asittir. Alfa linolenik asit vücutta eikosapentaenoik aside (EPA) ve dokosahexaenoik aside (DHA) metabolize olur. Eikozapentanoik asit ve dokosahegzanoik asit soğuk su balıklarında ( somon, sardalya, uskumru, ton balığı vs.) bol miktarda bulunmaktadır. Balıklardaki bu yağ asidinin kaynağı beslendikleri deniz yosunlarıdır.
Omega–3 yağ asitleri trigliserid düzeyini düşürürler ve yemek sonrası trigliserid artışını da engellemekte çok etkindirler. Bu etki LDL- ve VLDL yüksekliği gösteren kombine hiperlipidemilerin tedavisinde yararlı olabilir. Bunların kalp koruyucu etkisi, ayrıca, koagülasyon eğilimini, aritmileri ve ani ölümü azaltmalarına bağlıdır. Omega–3 yağ asitlerini tüketenlerde kroner kalp hastalığına bağlı ölümler daha düşük bulunmuştur. Yapılan çalışmalarda etkili bulunan omega–3 yağ asidi dozu 850 mg ile 1,5 gr'dır. Günde yağlı bir porsiyon balık yenmesi ile yaklaşık 900 mg omega–3 yağ asidi alınabilmektedir. Bu nedenle haftada en az 2 defa balık yenilmesi (300 g) önerilmektedir.
Diğer bir omega-3 yağ asidi, alfa-linoleik asitin de MI riskini azalttığını gösteren çalışmalar vardır. Bu nedenle omega–3 yağ asitlerinin diyetle alınımı arttırılmalıdır. Omega–3 yağ asitleri yağlı deniz balıklarından başka bazı bitkilerde keten-tohumu ve yağında, kanola yağında, soya yağında ve fındıkta bulunmaktadır. Günde 5–6 adet fındık yemek yararlıdır. Fakat total kalorinin ve omega–6 yağ asitleri alımınıb arttıracak şekilde fazla tüketilmesi’nden kaçınılmalıdır.
Omega–6 ve Omega–3 yağ asitlerinin ne oranlarda alınması gerektiği konusunda henüz tam bir görüş birliğine varılmamıştır. Son zamanlarda diyetle alınacak Omega–6/Omega–3 oranının 3/1 olması gerektiği söylenmiştir. Ancak 1/1 olması konusunda da görüş bildiren çalışmalar vardır. Kaba olarak diyetle alınan omega–3 ü arttırmak, omega–6’yı ise sınırlamak mantıklı olacaktır.
TRANS YAĞLAR
Bitkisel sıvı yağlara yüksek basınç altında hidrojen ekleme işlemi ile (hidrojenasyon) ortaya çıkan katı yağlardır. Çok az sayıdaki doğal besinde bulunur. Trans yağların uzun süre dayanıklı olmalarına rağmen sağlığa zararlı etkileri bulunmaktadır. Doymuş yağlar gibi damar tıkanıklığı ve kalp krizi riskini arttırırlar. Kötü kolesterol miktarını arttırarak damarların tıkanmasına yol açan tortuların oluşmasına sebep olurlar. Ne kadar miktardaki trans yağın güvenli olduğu konusunda henüz bir bilgi bulunmamaktadır. Trans yağları içeren besinler dikkatli bir şekilde tüketilmeli ve aşırıya kaçılmamalıdır. Trans yağlar en tehlikeli yağlardandır. Vücuttaki LDL(kötü kolesterol) düzeyini yükselttiği gibi HDL (iyi kolesterol) düzeyini de düşürür. Ayrıca kanser riskini (özellikle göğüs kanseri) arttırdığı düşünülmektedir.
BESİN KAYNAKLARI
Margarin, pasta, kek, kurabiye, bisküvi, çerezler, cipsler, salata sosları, kızartma yiyecekler ve diğer hidrojene yağ içeren hazır yiyecekler. Az miktarda da olsa sığır eti, koyun eti, süt ve tereyağı gibi besinlerde de trans yağ bulunmaktadır.
ZEYTİNYAĞI
ZEYTİNYAĞI NERELERDE YETİŞİR?
Türkiye’de yağlık ve sofralık olarak 28 zeytin çeşidi yaygın olarak yetiştirilmektedir.
Karadeniz: Butko, görvele, marantel-li,pastos gibi yöresel adlarla anılırlar hemen hemen tamamı sofralık olarak ailelerin kendi ihtiyaçları için değerlendirilir.
Marmara: Ürünün %84 ü sofralıktır. Varyeteler gemlik, edincik su, Karamürsel su, samanlı, Erdek yağlık, beyaz yağlık
Ege Bölgesi: Ayvalık, gemlik, uslu, domat, çelebi(eşek zeytini),
Güney Ege: Mememcik, Domat, Yamalak sarısı, erkence, tavşan yüreği, Manzanilla
Akdeniz: Tavşan yüreği, kan zeytini, Büyük topak ulak, uslu, gemlik
Doğu Akdeniz: Sarı ulak, Büyük topak ulak, halhalı, gemlik, ayvalık
Güney Doğu Anadolu: kalembezi, eğriburun, kan çelebi, Kilis yağlık, nizip yağlık, halhalı
ZEYTİNYAĞININ FAYDALARI NELERDİR?
*Bugün dünyanın en önemli kanser ilacı köpek balığı kıkırdağıdır. Köpekbalığından çikan sgualene adlı madde sızma zeytinyağında bol miktarda bulunur. Zeytinyağı kanser riskini % 50'ye yakın azaltmaktadır.
*Zeytinyağının içinde bulunan Oleiprine adlı madde sayesinde hücreler korunur.
*Zeytin ağacının dalları, yaprakları ve reçinesi olduğu kadar, yağıda yıllardır ilaçların bileşimlerinde yer alan doğal maddelerden birisidir, doğal bir ilaçtır.
*Zeytinyağı, derinin foliküllerine penetre olabildiği için, gerek internal gerekse eksternal dokuların yara veya iritasyonunda ve enfeksiyonlara karşı faydalıdır.
*Sindirim sistemini etkiler; zeytinyağı mideyi çepeçevre koruyucu bir tabakayla sararak mide asitini azaltır.
*Gastrit ve ülsere karşı korumada etkin yardım sağlar. Hazmı en kolay olan zeytinyağı besinlerin bağırsaklar tarafından çok daha iyi emilmesini sağlayarak bağırsakların çalışmasını düzenler.
*Zeytinyağı safra kesesinin kontraksiyonlarını (kasılma) ve safra salgılanmasını uyararak safra taşı oluşum riskini azaltır.
*Sabah kahvaltıdan önce alınan 1 veya 2 çorba kaşığı zeytinyağı -basit kronik kabızlığa - iyi gelir
*Anne sütündede bulunan E vitamini ve oleik asit içeriği ile zeytinyağı, normal kemik gelişimine katkıda bulunur. Anne karnında ve doğumdan sonra bebeğin beyninin olduğu kadar, genel olarak sinir sisteminin gelişimini de desteklediğinden, gebe ve emziren annelere özellikle yararlıdır.
*Zeytinyağı yaşlanmanın, hem genel olarak doku ve organlar, hem de beyin fonksiyonları üzerinde ki etkilerini geciktirmektedir.
*Yüksek tansiyonu düşürür.
*Kan şekeri seviyesinin düşmesine yardım eder.
*Kalp dostu; zeytinyağı hayvansal yağların tersine kandaki kolesterol miktarını ve dolayısıyla kalp krizi riskini azaltır.
*Zeytinyağı sağlık ve güzellik kaynağıdır. Cilde ve saçlara çok faydalıdır. Cildi besler, korur ve yumuşatır.
ZEYTİNYAĞI NASIL SAKLANMALIDIR?
Zeytinyağı soğukta muhafaza edildiğinde donar, ısıtıldığında kalitesi bozulmadan sıvı hale döner. Zeytinyağı, güneş ışığından uzak, oda sıcaklığında ve nem almayacak şekilde ağzı kapalı olarak saklanmalıdır.
ZEYTİNYAĞI ÇEŞİTLERİ
Naturel zeytinyağı: Zeytin ağacı meyvesinden doğal niteliklerinde değişikliğe neden olmayacak bir ısıl ortamda, sadece yıkama, dekantasyon, santrifüj ve filtrasyon işlemleri gibi mekanik veya fiziksel işlemler uygulanarak elde edilen; kendi kategorisindeki ürünlerin fiziksel, kimyasal ve duyusal özelliklerini taşıyan yağları ifade eder.
Naturel sızma zeytinyağı: Doğrudan tüketime uygun, serbest yağ asitliği oleik asit cinsinden her 100 gramda 0,8 gramdan fazla olmayan yağlar,
Naturel birinci zeytinyağı: Doğrudan tüketime uygun, serbest yağ asitliği oleik asit cinsinden her l00 gramda 2,0 gramdan fazla olmayan yağlar,
Ham zeytinyağı/Rafinajlık: Serbest yağ asitliği oleik asit cinsinden her 100 gramda 2,0 gramdan fazla olan veya duyusal ve karakteristik özellikleri bakımından doğrudan tüketime uygun olmayan, rafinasyon veya teknik amaçlı kullanıma uygun yağlar olarak sınıflandırılır.
Rafine zeytinyağı: Ham zeytinyağının doğal trigliserid yapısında değişikliğe yol açmayan metotlarla rafine edilmeleri sonucu elde edilen ve serbest yağ asitliği oleik asit cinsinden her l00 gramda 0,3 gramdan fazla olmayan yağdır.
Riviera zeytinyağı: Rafine zeytinyağı ile doğrudan tüketime uygun natürel zeytinyağları karışımından oluşan ve serbest yağ asitliği oleik asit cinsinden her l00 gramda l,0 gramdan fazla olmayan yağdır.
ZEYTİNYAĞININ KULLANIM ALANLARI
Zeytinyağı, çiğ olarak da, yemek pişirirken de, kızartma yapılırken de kullanılabilen bir yağ türüdür. Genel kanının aksine zeytinyağı, her türlü yemekte, kızartmalarda, böreklerde ve kek yapımında kullanılır.
PRİNA NEDİR?
Ham pirina yağı: Pirinanın çözücülerle ekstraksiyonu veya diğer fiziksel işlemler sonucu elde edilen, reesterifikasyon işleminden geçmemiş, diğer yağlar ve karışımları ile karıştırılmamış, doğrudan tüketime uygun olmayan, rafinasyon veya teknik amaçlı kullanıma uygun yağdır.
Pirina yağı(karma prina yağı): Rafine pirina yağı ve doğrudan tüketime uygun natürel zeytinyağları karışımından oluşan, serbest yağ asitliği oleik asit cinsinden her l00 gramda 1,0 gramdan fazla olmayan yağdır.
Rafine pirina yağı: Ham pirina yağının doğal trigliserid yapısında değişikliğe yol açmayan metotlarla rafine edilmeleri sonucu elde edilen ve serbest yağ asitliği oleik asit cinsinden her l00 gramda 0,3 gramdan fazla olmayan yağdır.
A/7/PİŞİRME EKİPMANLARI
KONVEKSİYON FIRIN
Konveksiyonel fırın, kapalı bir alanda basınçlı sıcak hava ilkesi ile çalışır. Fanlar sıcak havayı yemek üzerinde eşit biçimde dolaştırır. Bu sayede çeşitli raflarda farklı ürünleri pişirebilir. Yemekler, aynı fırın içersinde farklı fırın kaplarında tat ve koku tranferi olmadan hazırlanabilir. Geleneksel fırınlara göre hızlı çabuk pişirir.
KOMBİ OCAK
Bu konveksiyon fırını bir adım ileri taşıyan değerli bir yeniliktir. Sıcak havanın yanı sıra, buhar veya her ikisinin karışımı pişirmek için kullanılabilir. Kombi ocak rosto yapmak, fırınlamak ve üstten kızartmak; buharla pişirmek ve haşlamanın yanı sıra hazır yemekleri sulandırmak için kullanılabilir
BUHARLI PİŞİRİCİ
3 tip buharlı pişirici vardır: Yüksek basınçlı, düşük basınçlı ve atmosferik. Buharlı pişiriciler kendi buharını oluşturur veya harici bir kaynaktan alır. Buhar doğrudan yemek üzerine verilir. Bu tür fırınlarda pişirme süresi daha kısadır.
DÜŞÜK VE YÜKSEK BASINÇLI BUHAR CEKETLİ KAZANLAR
Buhar ceketli kazanlar, Avrupa’da genellikle kare, Amerika’da yuvarlak biçimlidir. Yuvarlak devrilir kazanlar veya tahliyesi olan sabit tabanlı kazanlar biçimi de mevcuttur. Kazanın tabanı ve duvarları doğrudan ısıtılabilir. Kazan ceketinde su ısıtılarak dolaylı biçimde buhar oluşturabilir. Bu sayede ön ısıtma süresi kısalır ve yemeğin pişerken kuruması önlenir.
SABİT BUHAR CEKETLİ KAZAN
Kare kazana, buhar tablalı kaplar yerleştirilerek oluşturulur. Aynı zamanda birçok farklı malzemenin buharlanması sağlanır.
DEVRİLİR BUHAR CEKETLİ KAZAN
Devrilir kazanın veya basınçlı kazanın ceketli, yalıtımlı gövdesi enerji tasarrufu sağlar. Bu ekipmanın geniş çevresi ve doğru çalışma düzeyindeki alçak derinliği onunla çalışmayı kolaylaştırır. Sabit ve devrilir kazanlar yemekleri haşlamak, kaynatmak ve buharda pişirmek için kullanılır.
YAĞLI DERİN KIZARTICI
Doğru sıcaklık ayarları, büyük ısıtma elemanları ve doğru kızartma yöntemleri kızartma yağını korur. Entegre veya harici filtre sistemleri, yağı günlük olarak süzmeyi kolaylaştırarak kullanım süresini uzatır.
YAVAŞ ROSTO FIRINI
Bu ekipman parçası yemeği sıcak tutmak veya yavaş pişirmek için kullanılır. Fırın, tüm fırın alanındaki elektrikli ekipmanlarla veya basınçlı sıcak havayla 60 ºC - 120 ºC arasında sıcaklıklarda ısıtır. Otomatik ‘tutma’ zamanlayıcısı, önemli bir iç sıcaklık kontrol özelliğidir. Genellikle çok büyük et parçalarını pişirmek için kullanılır.
MİKRODALGA FIRIN
Mikrodalga fırın, elektrik enerjisini kısa mikro dalgalara dönüştüren bir manyetronla enerji oluşturur. Isı, yemeğin kendi içinde elektromanyetik bir alanda gelişir. Bu alan, yemekteki su moleküllerini hızla hareket ettirerek sürtünme aracılığıyla ısı oluşturup yemeği çok kısa süre içinde pişirir. Tüm metal türleri mikrodalgalarla etkileşime girer ve ekipmana zarar verir.
FIRIN IZGARASI (SALAMANDRA)
Fırın ızgarasındaki yukarıdan verilen yüksek sıcaklık elektrik veya gaza eşittir. Yemekle ızgara parçaları arasındaki mesafe ayarlanabilir biçimdedir. Fırın ızgarası yemekleri parlatmak, graten yemekleri hazırlamak ve yemeği sıcak tutmak için kullanılır.
ÇEVİRME ŞİŞİ
Kömürle, elektrikle veya gazla ısıtılabilir. Şiş, yatay veya dikey hareket etmek üzere otomatik olarak ayarlanabilir. Et suları ve yağlar çıkarılabilir bir kapta biriktirilir.
GELENEKSEL OCAKLAR
En yaygını elektrikli ve gazlı ocaklardır. Bunlar çeşitli özelliklerle donatılmıştır.
İNDÜKSİYON OCAKLAR
İndüksiyon ocağında elektronik bir jeneratör manyetik bir alan oluşturur; pişirme ısı iletmeden gerçekleşir. Dolayısıyla ocak parçası soğuk kalır, çünkü ısı tencerenin altında oluşturulur
SERAMİK PİŞİRME YÜZEYLERİ
Seramik pişirme yüzeyi parçaları görünür kızılötesi radyasyonla ısıtılır.
DEVRİLİR KIZARTMA TAVASI VEYA BASINÇLI PİŞİRME TAVASI
Devrilir kızartma tavası, en fazla amaç için kullanılan mutfak ekipmanlarından biridir. Elektrikle veya gazla ısıtılabilir. Tava, yemekleri kavurmak, sote yapmak veya ağır ağır pişirmek için kullanılabilir. Devrilir kızartma tavasının yemekleri kendi suyuyla pişirmek, buharla pişirmek, kaynatmak ve haşlamak için kullanılmasını sağlamak üzere basınçlı buhar seçeneği geliştirilmiştir.
IZGARA
Izgara yüzeyi, alttan ısıtılan çubuklardan oluşur.
SAPLI IZGARA
Sıcaklığı düzenlenmiş bir yüzeye sahiptir. Yağ çıkarılabilir bir toplama bölümünde birikir.
A/8/PİŞİRME YÖNTEMLERİ-GIDALARIN ÖZELLİKLERİ VE HAZIRLIKLARI
HAŞLAMAK
Haşlama tekniği ile yemek pişirme, mutfak teknikleri içinde zamanla yaygınlaşmış olanlar arasındadır. Özellikle de sığır, dana eti, tavuk, balık ve sebzelerde tercih edilir.
Haşlama yönteminin amacı, yiyeceklerin aromalarının korunması, sindirimlerinin kolay olması ve besin değerleri açısından güvenli olmalarıdır.
Öncelikle tencerede su kaynatılır ve haşlanması istenen besin suya atılır, ısısı düşürülerek bir süre kaynatılır. Isının çok yüksek olmaması gerekir. Aksi takdirde çok yüksek ateşte kaynar suda haşlanırsa, et sertleşir ve sebzeler de dağılır. Haşlanan besinlerin vitaminleri suya geçtiği için haşlama suyu çok lezzetlidir ve atılmamalıdır.
Haşlama suyuna değişik baharatlar ilave edildiğinde ise farklı çorbalar veya soslar hazırlanabilir.
Birçok sebze de kısa bir haşlama süresinden sonra derin dondurucuda muhafaza edilebilir. Ayrıca haşlanan sebze ve meyveleri haşladıktan sonra soğuk suya batırıp çıkarın, böylece haşlamadan sonraki pişme sürecini durdurarak daha sonra da kullanabilirsiniz.
SUDA PİŞİRMEK
Suda pişirmek, genel olarak 65° ve 80°C olmak üzere, dikkatle izlenen sıcaklıklar kullanılan çok hassas bir pişirme işlemidir.
BUĞULAMAK
Buğulamak, basınçlı veya basınçsız olarak kuru veya ıslak buhar ile pişirme işlemidir.
KIZARTMAK
Kızartmak, yemeği artan veya sabit sıcaklıklarda sıcak yağ banyosunda pişiren bir işlemdir.
Derin yağda kızartma ve az yağda kızartma olarak 2 gruba ayrılırlar.
Kızartma yapılacak yağ, berrak, nötr tatlı, tortusuz ve hafif olmalıdır.
Yoğun veya akıcı olmamalıdır ve yüksek ısı derecelerinde fazla dumana neden olmamalıdır. Yağda ekşime oluşmamalıdır ve rafine yağ kullanılmalıdır.
Sıcak yağ içine yağ takviyesi yapılmaz. Uygun kızartma derecesi 200 ila 250 derece arasındadır.
SOTE YAPMAK
Küçük ve ince parçalanmış besinlerin çabucak pişirilmesi için sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Yapışma yapmayan tava kullanıyorsanız yağ ilave etmenize gerek yoktur. Ancak böyle bir tavanız yoksa bir tatlı kaşığı yağ ilave edilir. Sürekli karıştırılarak pişen besinlerde besinin özsuyunun dışarı çıkması engellenmiş ve besin öğelerinin muhafazası sağlanmış olur.
AĞIR ATEŞTE PİŞİRMEK
Yemek sıvı eklenmeden veya çok az eklenerek kendi suyuyla pişirilir.
KAVURMAK, IZGARA YAPMAK
Izgara yöntemi yiyeceklerin direkt ısıya tabi tutularak, besinlerin her tarafının eşit pişirilmesi esasına dayanır. Izgara yaparken besinlerin yeterli ısıyı alıp almadığından emin olmak için pişirdiğiniz besinlerin her iki tarafı da
3–5 dakika pişirilir. Açık havada yapılan ızgaralarda önemli nokta kömürün gerçekten kor olması ve yiyeceklerin kömürle kesinlikle temas ettirilmemesidir. İri parçalar halinde doğradığınız sebzeleri de aralara yerleştirmek, yiyeceğinizin lezzetlenmesine ve içeriğindeki suyun muhafazasına neden olur. Izgarada Yiyeceklerin suları ve yağları dışarı akar. Sağlıklı bir pişirme yöntemidir.
Izgara yaparken etler hayvanın en az hareket eden yerlerinden seçilmelidir.
Etler bir gün önceden zeytinyağı, soğan vb kullanılarak terbiye edilmelidir. Izgara etler konulmadan önce ısıtılmalı ve zeytinyağı veya kuyruk yağı ile yağlanmalıdır.
Kavurmak; ızgara yapmaya benzer. Fakat ısı yiyeceğin altından değil etrafından verilir.
GRATEN, OGRATEN
Yemek sadece yukarıdan yüksek sıcaklıklar kullanılarak kızartılır.
FIRINLAMAK
Et ürünleri, hamur işleri, sebze-meyveler ve balık ürünleri fırında pişirilirler. Her yiyeceğin kendine özgü pişirme derecesi vardır ve besinlerin özelliklerine göre pişirme derecesi farklıdır. Bu yüzden de fırın önceden besin özelliğine göre mutlaka uygun pişirme ısısına getirilmelidir. Pişirme ısısı malzemeye göre 150 ile 250 derece arasında değişir.
Fırında pişirmek istediğiniz bu besinleri fırındaki kuru havayla az yağlı pişirmeniz de mümkündür. Pişireceğiniz yiyeceğin çok kızarmış olmasını istemiyorsanız üstünü kapatabilir, iyi kızarması için de üzerini açık bırakabilirsiniz. Fırında pişirmenin en iyi tarafı fazladan yağ koymaya gerek olmamasıdır.
Pişecek yiyeceğe damlattığınız yağın damladıktan sonra yanmasını engellemek için besin ile kap arasına tel ızgara koyabilirsiniz. Besinler içerdikleri yağ veya suyla pişer ve bu şekilde lezzetlerinden hiçbir şey kaybetmezler.
ROSTO YAPMAK
Rosto yapmak, yemeği orta sıcaklıkta kuru ısı kullanarak, sık sık yağlayarak, ancak sıvı eklemeden ve üstü açık biçimde pişirme işlemidir.
Yağda rosto; yemeği fırında, düşük sıcaklıkta, yağda, üstü kapalı olarak sıvı eklenmeden pişirme işlemidir.
KENDİ SUYUYLA PİŞİRMEK
Yemeği üstü kapalı olarak fırında veya düdüklü tencerede az miktarda sıvıyla pişirme işlemidir.
POŞE
Bu yöntemde amaç besinin şeklini koruyabilmektir. Nemli-ıslak pişirme tekniği olarak da bilinen sığ suda poşe etmenin özelliği yiyeceklerin kısmen suda ve kısmen buharda pişmesidir. Örneğin; kapaklı bir tavaya su (et suyu, tavuk suyu, balık suyu) koyun. Yiyeceği (özellikle yumurta veya fileto balık) suya bırakarak yarısına kadar suya gömün. Sonra kapağı kapatarak yiyeceği kısmen suda, kısmen buharda pişirin. Bu teknikte;
GLAZE ETMEK (PARLATMAK)
Bu teknik, Türk mutfağında pek rastlanmasa da dünya mutfaklarında sıkça uygulanır. Yiyeceğin (tavuk, hindi, dana, kuzu etleri ve bazı sebzeler) dışının; çektirilmiş pişme suyu ile kaplanmasıdır.
BIÇAK SEÇME, BIÇAK KULLANMA VE KESME TEKNİKLERİ
Bıçak seçerken dikkat edilecek noktalar
Her şef en az şu aletleri bulundurmalıdır
BIÇAKLAR VE BAKIM
Soyma Bıçakları
Kabuklu sebzeleri soymak için farklı biçimlerde yapılmış bıçaklardır.
Sebze Bıçağı
Yüz uzunluğu 7-10 cm uzunluğunda olan bıçaklardır. Sebze, meyve ve süsleme hazırlığında kullanılır.
Doğrama Bıçağı
Sebze ve meyveleri dilimlemek ve doğramak için kullanılan yüz uzunluğu 18 ile 20 cm olan bıçaklardır.
Sıyırma Bıçağı
Etleri kemikten ayırmayı kolaylaştırmak amaçlı genelde kasapların kullandığı bir bıçak olup sivri bir uçtan genişleyerek sapa bağlanan kıvrık ta olabilen bıçaklardır.
Fleto Bıçağı
Yüz kısmı ince ve esnek olan 18 - 20 cm uzunluğundaki bıçaklardır. Ürünlerden düzgün fleto şekilleri çıkarmaya yarar.
Şef Bıçağı
Daha dayanıklı ve çok amaçlı kullanılan bir bıçaktır.
Testere Bıçağı
Uzunluğu 25-30 cm daha dar ve tırtıklı kenarı olan bir bıçaktır. Genelde narin ürünler ve ekmek kesiminde kullanılır.
Daha belirgin amaçlar içinde kullanılan başka bıçaklar da vardır. Dekor setleri, istiridye bıçakları, parizyen kaşıklar, satır, çekirdek çıkarıcılar, et çatalları, makas ve cımbızlar.
KESME TEKNİKLERİ
Amaç
Yemek pişirmek, yapılacak işi tasarlamakla başlar. Yapılan yemeğin tadı kadar görünüşü de önemlidir. Pişirilen gıdaların tabakta nasıl görüneceğini önceden bilmek kesin sonuç alınmasını sağlar. Bu yüzden standartlaştırılmış kesim tekniklerini kullanılır. Ürünleri kesme işi olabildikçe pişirmeye yakın zamanda yapılır.
MIRE POİX
Mire Poix, parçaların tamamının rasgele doğrandığı bir doğrama şeklidir. Bir yemek kaşığına 3–4 tane gelecek büyüklükte olur.
Mirepoix
(2 adet soğan, 1 adet kereviz, 1 adet havuç, 1 adet pırasa )
MACEDONİE
Mire poix doğramanın küçüğüdür. Ezilen, süzülen çorbalar ve soslar da kullanılır. Jardin doğrama şeklinin daha iri doğranmış halidir. Bir yemek kaşığına 8–10 tane gelecek şekildedir. Yerine göre çiğ ve pişmiş etlerin doğranmasında kullanılır.
JULIENNE DOĞRAMA
Yarım veya bir bıçak sırtı kalınlığında, yaklaşık 3–4 cm uzunluğunda, ince çubuklar şeklinde doğrama şeklidir. Her çeşit sebzede kullanılan bu doğrama şeklinde sebze; ince, uzun doğranır. Soğanın piyaz şeklinde doğranması buna örnektir.
BRUNOISE
Toplu iğne başı büyüklüğünde en küçük doğrama şeklidir. Sıçandişi de denir. Bütün parçaların aynı büyüklükte olmasına dikkat edilir. Bunu sağlamak için sebzeler önce julienne şeklinde doğranır, daha sonra brunoise şekline getirilir. Consomelerde, et yemeklerinin yanında, sebze garnitürlerinde ve salatalarda kullanılır.
PAYSANNE (DICE)
Bu doğrama yöntemi iki isimlidir. Bıçak sırtı kalınlığında, 1 cm 2 yüzeyinde doğrama usulüdür. Bütün parçaların aynı büyüklükte olmasına dikkat edilir. Tüm sebzeler bu yöntemle doğranabilir. Kullanıldığı yerler; consome’ler garnitür olarak kullanılan sebzeler ve salatalardır.
MANTIGNAN
Paysanne doğrama şeklinin gelişigüzel doğranmış halidir. Çabuk pişmesi istenen yemeklerde sebzeler ve etler bu şekilde doğranır.
BATONNET
Yarım santimetrekare kesitinde 4–5 cm uzunluğunda dikdörtgen prizma şeklinde doğrama şeklidir. Hazır patates kızartmaları bu şekildedir. Kereviz, kırmızı pancar, havuç, patates uygun sebzelerdir. Süsleme içinde kullanılır.
VICHY (HALKA)
Paysanne doğrama şeklinden daha geniş, yuvarlak ve bıçak sırtı kalınlığında halkalar şeklinde doğrama şeklidir. Havuç, kabak, salata bu şekilde doğranabilir. İnce havuç, kabak, salatalık gibi sebzelerden yapılan salatalarda, garnitürlerde, süslemelerde kullanılır.
TAVUK ETİ VE ÖZELLİKLERİ
Tüm Tavuk Yemekleri: Fırında tüm tavuk, tavuk haşlama, tavuk dolması, tavuk ızgara, tavuk kızartma gibi tüm tavuk yemekleri yapılmaktadır.
Tavuk Baget Yemekleri: Fırında tavuk baget, tavuk baget kızartma, tavuk baget ızgara gibi tavuk baget yemekleri yapılmaktadır.
Tavuk Kanat Yemekleri: Tavuk kanat ızgara en çok yapılanıdır. Tavuk kanat fırında ve kızartması da yapılmaktadır.
Tavuk But Yemekleri: Tavuk but haşlama, tavuk but kızartma, tavuk but ızgara gibi tavuk but yemekleri yapılmaktadır.
Tavuk Göğüs Yemekleri: Tavukgöğsü tatlı, tavuk göğüs haşlama, tavuk göğüs ızgara, tavuk göğüs çorba, tavuk göğüs kızartma gibi tavukgöğsü yemekleri yapılmaktadır.
TAVUK ETİ
Tavuk eti, protein, B vitaminlerinin çoğu ve demir bakımından oldukça zenginidir. Sığır ve koyun etine göre daha az yağlıdır. Özellikle beyaz et, etler arasında en yağsız olanıdır.
KUZU ETİ VE ÖZELLİKLERİ
Koyunun bir yaşına kadar olan yavrusuna kuzu denir. Süt kuzuları 1–2 aylıkken kesilir. Bu nedenle ağırlıkları 7–15 kg arasında değişir.
Erkek ve dişi kuzu eti arasında lezzet farkı yoktur. Ama yine de yağlı kuzularla dişi olanlar tercih edilir. Kuzu eti, pembemsi beyaz yağı ve kemikleriyle tanınır, etleri donuk pembemsi ince ve sıkı olur. Kuzu kesimi ocaktan mayıs sonuna kadar sürebilir. Süt kuzuları çabuk piştikleri halde, 15–20 kg gelen büyücek kuzuları pişirmek için daha uzun süre gerekir. Büyük kuzular her mevsim bulunabilir. 28–30 kg gelen canlı kuzu, kesimden sonra 14-15 kg et verir.
DANA ETİ VE ÖZELLİKLERİ
Dana etinin gerdan, but ve karın kısımları diğer kısımlara göre daha hareketli olduğu için, daha kaslı ve serttir. Gerdan, but ve karından uzakta kalan kısımlar dana etinin en yumuşak ve en tercih edilen dolayısıyla en pahalı kısımlarıdır. Dana eti kasaplar tarafından kullanım amacına göre aşağıdaki kısımlara ayrılarak satılır:
Bu parçalar arasında gerdan, pençeta, döş ve kürek kısımları hayvanın daha çok hareket eden kısımları olduğu için daha serttir ve genellikle kıyma olarak kullanılır. Nuar, kontrnuar ve bodigo (but) kısımları haşlanarak yenmeye uygundur. Yumurta, tranç ve sokum kısımları kuşbaşı et olarak kullanılır. Bonfile, kontrfile ve antrikot kısımları ise dana etinin en yumuşak kısımlarıdır, dolayısıyla ızgara için mükemmeldir.
Dana ve sığır etleri gevşekçe sarılarak muhafaza edilir. Küçük parça et ve kıymalar çabuk bozulur. Dondurulmuş et ise çözüldüğünde hemen kullanılmalı ve bir daha dondurulmamalıdır. Uzun süre saklanması gerektiğinde bu etler buzluk ya da derin dondurucuya konur.
BALIK
Balık en kolay bozulabilen besinler arasındadır. Taze değilse kötü bir tada ve kokuya sahiptir. Balık satın alındığında kısa süre içinde hemen pişirilmeli, uzun süre saklanmasına izin verilmemelidir. Her durumda tencereye yerleştirmeden veya bir sonraki fırsatta kullanmak için buzlukta dondurmadan önce her zaman iyice temizlenmelidir. Pul temizleme işlemi her zaman gerekmez. Izgarada veya fırında pişirmek için balığın pulları temizlenmez. Fileto çıkarmak, temizlenmiş ve pişirmeye hazır balıktan elde edilir. Balıktan fileto çıkarmak için uygun bıçakları kullanmak gerekir. Özel bir fileto bıçağı vardır. Düz bıçak boyutlarından daha küçük ve kaygan bıçak, geniş ölçüdeki filetolar için kullanılır.
Balığın tazesini ayırt edebilmek nasıl olur?
BALIK PİŞİRME YÖNTEMLERİ
Izgara:
İri ve yağlı balıklar seçilmelidir. Yoksa ızgaraya yapışır. Pişirirken çatlamaması için ise iki yanı bıçakla çizilir. Çabuk pişirmek için balık parçalara bölünerek şişe de geçirilir.
Kızartma:
Büyük balıklar dilim halinde, küçük balıklar ise bütün kızartılmalıdır. Unlanan balık hem daha lezzetli olur hem de tavaya yapışmaz. Kızartılacak balık, temizlenip iyice yıkanmalı ve kağıt havlu ile kurulanmalıdır.
Sığ Kızartma:
Sığ kızartma tekniğinde yapışmaz tavanın içine biraz daha fazla yağ konur. Balık, sığ bir yağ tabakasının üzerinde pişmelidir.
Fırında:
Fırında pişirme yöntemi, balığın 180 derece gibi ortalama bir ısıda, bir fırın kabı içinde çeşitli sebzelerle birlikte pişirilmesidir.
Rosto:
Yüksek hararetli fırında, balığın içine hiçbir şey katmadan pişirmektir. Doğru pişirildiğinde, fırında rosto edilmiş balığın dış yüzeyi çıtır çıtır, iç kısmı ise sulu olur.
Sote:
Kalın tabanlı ve içi yapışmaz malzemeyle kaplı tavanın içini hafif yağlayıp iyice kızdırdıktan sonra, balık filetoları, her bir yüzü 2 dakika süreyle çevrilerek sote edilir.
HANGİ BALIK HANGİ MEVSİMDE YENİR
Ocak
Bu mevsimde yağ bakımından en uygun balıklar kefal ve hamsidir. Uskumru, lüfer, palamut, istavrit lezzetini korur. Çinekop, kofana ve mezgit’in bulunması kolaydır. Aynı şekilde tekir ve kırlangıçta bolca avlanır. Barbunya, kılıç ve mercan az tutulur.
Şubat
Şubatta başlayan kalkan mevsimi, mayıs ayı sonuna kadar devam eder. Tekir bolca çıkar. Uskumru, lüfer, palamut ise yağını kaybetmeye başlar. Kefal lezzetini korur.
Mart
Kefal, levrek ve kalkanın en lezzetli zamanıdır. Uskumru, çiroz olmaya yüz tutmuştur, lüfer ve palamut yağını kaybetmiştir, bu balıkların tavası ve pilakisi yapılabilir. Kofananın ise ızgarası olur. Tekir lezzetlidir.
Nisan
Kalkanın en bol zamanıdır. Mercan, levrek, kılıç ve kırlangıç bolca çıkmaya başlar. Bu nedenle diğer aylara göre daha ucuzdurlar. Ancak kılıç çok lezzetli değildir. Gürnüşbalığı, kefal, mezgit, tekir ve barbunya çok tutulur. Eşkina bu ayda görülür.
Mayıs
Levrek, barbunya, dil balığı, tekir, kılıç ve iskorpit zevkle yenir. Fazlaca çıktığından her pazarlarda bulmak mümkündür. Uskumru, torik, palamut, hamsi ve istavrit yağlarını kaybetmişlerdir. Kefal ise lezzetlidir.
Haziran
Haziranda balık az tutulur. Dip balıkları, yumurtalarını dökmüş olduklarından dağınık gezerler. Bu nedenle balıkçılık açısından verimsiz bir aydır. Tekir, barbunya, mercan, levrek ve eşkina bulunur; ama pahalıdırlar.
Temmuz
Mevsimi başlayan sardalya, ekim ortasına kadar lezzetini sürdürür, istavrit ile uskumru kızartmaya ve haşlamaya elverişlidir. Tekir ve barbunya lezzetli, kefal ise lezzetsizdir.
Ağustos
Çingene palamutu mevsimi açılır. Boyu uskumru kadar ya da biraz daha iridir. Sardalyanın en lezzetli zamanıdır. Ağustos ayında kılıcın tadına doyum olmaz, izmarit lezzetini bulmuştur. Kefal tavsiye edilmez.
Eylül
Sardalya ve kılıç lezzetlidir. Palamut irileşir, her türlü pişirmeye elverişlidir. Lüfer bu dönem pahalıdır, istavrit ve kırlangıç bolca çıkar.
Ekim
Geçici balıkların, yazın Karadeniz’de beslenip, Marmara’ya göçe başladıkları dönemdir. Bu nedenle bol miktarda balık çıkar. Uskumru turfanda olarak kendini gösterir. Lüfer tam lezzetini kazanmıştır, istavrit yağlanmıştır. Palamut bolca çıkar. Tekir, barbunya, kılıç, levrek, mercan, sardunya, eşkina, torik, izmarit gibi balıkları ucuz almak mümkündür.
Kasım
Uskumrunun en iyi zamanıdır. Torik akışı başlamıştır. Pisinin en lezzetli olduğu aydır. Ekim ayında bol bulunan ve lezzetli olan balıklar kasım ayında da vardır.
Aralık
Uskumru, lüfer, palamut ve torik yağlı olduklarından her türlü pişirilebilirler. Hamsi lezzetlidir. Tekir bol bulunur.
BALIĞIN FİLETOSU NASIL ÇIKARTILIR
Dilbalığı vb. balıklar için özel bir fileto çıkartma yöntemi gerekir.
TEMEL HAMUR BİLGİLERİ
Hamur: Türkçesi; hamur, İngilizcesi; dough, Fransızcası; pate ve İtalyancası; pasta dır.
Ana maddesi un’dur. İçine konulan Maya, süt, su, yağ (tereyağı, zeytinyağı), vb diğer malzemelerle form değişikliğine uğrar ve ekmek, makarna, noodle, kurabiye ve muffin vb. değişik türlere ayrılırlar.
Glüten: Hamurun yumuşak veya sert olmasını içindeki glüten ayarlar. Bir unda glüten miktarı ne kadar fazla olursa o unun hamuru da o kadar elastik olur. Suda çözünmeyen proteinlerin oluşturduğu glüten, hamurun işleniş biçimiyle ortaya çıkar. Yumuşak buğday unlarındaki glüten oranı sert buğday unundaki glüten oranından daha azdır. Yumuşak buğday unları ile yapılan makarnaların pişme suyuna karışma olasılığı vardır ve bu unlar ile yapılan makarna pişme esnasında birbirine çok yapışır.
Yoğurma: Hamurun içindeki glüten yoğurma ile doğru orantılı olarak ortaya çıktığından hamur ne kadar çok yoğrulursa o kadar esnek olur. Geleneksel yöntem ile yoğurma, el ile yoğurma biçimidir. Birçok yerde günümüz teknolojisinin bize sağladığı kolaylıkların bir tanesi de mutfak makineleridir. Gelişmiş aparatlarla her türlü yoğurma işleminin yapıldığı makineler yoğurma işlemini kolaylaştırmaktadır.
Mayalı hamur yapma metotları
Mayalı hamur yapmak için 2 farklı yöntemden birini seçerek başlanır, straight dough method ve sponge method. Ardından punching down (yumruklama), portionning (porsiyonlama) ve proofing (sağlama) yapılır ve hamur pişmeye hazır hale getirilir.
Tek aşamalı hamur hazırlama
Klasik hamurlar, maya, su, un, tuz vb malzemelerin bir arada yoğrulmasıyla oluşur.
Maya: Hamurun kabarmasını sağlayan faydalı bakterilerden oluşur. Tuz, şeker ve kaynar suyla direk temas etmesi durumunda işlevini kaybeder.
Çift aşamalı hamur hazırlama
İlk olarak maya tüm sıvı malzemeler ve unun yarısı ile karıştırılır. Hamur bir kenara mayalanmaya bırakılır. İkinci aşamada kalan un, varsa yağ, tuz, şeker ilave edilir. Yoğrulur ve tekrar mayalanmaya bırakılır. Bu şekilde daha hafif bir hamur elde edilir.
Yoğurma
Hamuru yumruklamak denen bu metot da mayalanmış hamur ikinci kere katlanarak yoğrulur. Bu şekilde hem hamurdaki gazlar dışarı çıkar, hemde gluten oluşarak daha elastik bir hamur elde edilir.
Porsiyonlama
Yoğurma işleminden sonra hamur porsiyonlanır ve tekrar dinlenmeye alınır. Bunun amacı mayalı hamurun eşit bir şekilde kabarmasını sağlamaktır.
Sağlama
Pişirmeden hemen önce 21–39 derece arasındaki bir sıcaklıkta mayalandırma işlemidir.
PRATİK BİLGİLER
1. Un ve hamura katılacak malzemeler taze olmalıdır.
3. Hamurun dinlenmesi önemlidir. Dinlenmiş hamur hem daha iyi açılır, hem de istenilen şekil daha kolay verilir.
6. Mayanın daima ılık su veya süt ile eritilmesi gerekir.
8. Limon suyu, kabartma tozu veya karbonat gibi malzemeler daima una katılarak kullanılır. Ardından diğer malzemelerle birleştirilir.
9. Bisküvi ve pasta hamurlarında kullanılacak katıyağ (bıçakla kıyılanlar hariç) oda sıcaklığında yumuşatılmalıdır.
10. Yumurtanın, 1–2 saat önceden dolaptan çıkartılması kabarmaya yardımcı olur.
11. Malzemeler, un katıldıktan sonra fazla hırpalanmadan toparlanmalıdır.
Taze makarna çeşitleri
Erişte: Geleneksel taze makarna hamuru yapılır ve 1–1,5 mm arası açılır. Biraz kurutulur ve istenilen şekilde kesilir. Daha çok garnitür olarak kullanılır.
Mantı: Klasik taze makarna hamuru yapılır. Bir mm incelikte hamur açılır. Daha önceden hazırlanan mantı içi hamurun içine konur ve hamur bohça veya muska şeklinde kapatılır. Sarımsaklı yoğurt ve tereyağı ile servis edilir.
Ravyoli: Etli türk mantısının prensibiyle yapılır fakat kare şeklinde kesilir
Taze makarnalarda, hamura ıspanak püresi katılarak yeşil renk, havuç püresi katılarak sarı renk, domates püresi katılarak kırmızımsı renk elde edilir.
ENDÜSTRİYEL MAKARNALAR
Endüstriyel Makarnalar glüten oranı yüksek olan durum buğdayı ve sert buğday irmiğinden ve sudan üretilmektedir. Üretimi iki aşamada gerçekleşir. Yoğurma ve kurutma.
Yoğurma: Sert buğday irmiği ve su karıştırılarak yoğrulur. Çeşitli makinelerden geçirilerek farklı şekillerde (fiyonk, yüksük, kelebek, burgu vs ) makarnalar üretilir.
Kurutma
Sıcak havalı bir tünelden geçirilerek makarnalar gerekli şekilde kurutulur. Endüstriyel makarnalardaki su oranı en fazla %12,5 tur.
100 gr çiğ makarnada 360 civarında kalori vardır.
İyi kaliteli makarnaların pişme süreleri daha uzundur.
EKMEKLER
Bagel: Yahudilere özgü bir ekmek çeşididir. Yüzük şekli verilen hamur genelde kahvaltıda kullanılır. İsteğe göre kuru meyvalısı da yapılabilir.
Bolillo: Meksika sandviç ekmeğidir.
Grisini: İtalyan kırık kırağı. Genelde yemek öncesi aperatif olarak kullanılmaktadır.
Challah: Yahudi ekmeğidir. Yumurta ve tereyağı kullanılarak yapılır.
Ciabata: İtalyan köy ekmeğidir.
Mısırlı tahıllı ekmek: Yahudi ekmeğidir.
Croissante: Fransız kahvaltı ekmeği. Katlı hamur kullanılarak yapılır.
Crumpet: Mayalı muffinlerdir.İngiltere’de tereyağı, reçel veya peynirle servis edilir.Yemeden önce ıslatılmalıdır.
Dreikornbrot: Çavdar unuyla yapılmış bir Alman ekmeğidir.
Baguette: Kalın kabuklu klasik Fransız ekmeğidir.
Italian bread: Fransız ekmeği gibi kalın kabukludur. İtalyan klasik ekmeğidir.
Rye Bread: Avrupa’da yapılan bir çavdar ekmeğidir.
Sourdough bread: Ekşi mayalı hamur dediğimiz hamur türüdür. Deniz mahsulleri ile tüketilir.
Pişi: Mayalı hamurun yağda kızartılmasıyla hazırlanır.
Katmer: yağda veya sacda pişirilen bir tür börek.
Trabzon ekmeği: Taş fırınlarda ve odun ateşi ile pişirilen mayalı ekmek.
STOCK (YEMEK HAZIRLAMA SUYU)
Fondların ve Çorbaların Mutfaktaki Yeri ve Önemi
Fond; kemik, et ve sebzeler kaynatılarak elde edilir. Bazen süt, yağ vb. besin maddeleri de fond olarak kullanılır. Kemik ve etlerden elde edilenlere bouillon denir. Sos, çorba ve yemeklerin ana sıvı maddesidir. Fondlar yemeğin, çorbanın ve sosun kalitesi ile yakından ilgilidir. Fond kullanıldığı yere göre değişiklik gösterir. Hazırlanan yiyeceğe lezzet ve görünüm verirken besin değerini de artırır. Örneğin; kremalı tavuk çorbasında tavuk fondunun kullanılması çorbanın kalitesini, lezzetini ve besin değerini de artırır. Balık çorbasında tavuk fondunun kullanılması lezzet karmaşasına neden olur. Bu da çorbayı hazırlayan kişinin fondlar konusundaki yetersizliğini gösterir. Aynı durum soslar ve yemekler için de geçerlidir. Bu açıdan aşçının doğru yemek için doğru fond’u kullanması gerekir.
FOND ÇEŞİTLERİ
Kahverengi Fondlar “fond brun”
Kahverengi fondlar sığır kemiği ve etlerinden hazırlanır. Kemikler sebze ve yağ ile kavrulup salça, ot ve baharat ilavesi ile yapılır. Önce kemikler tencerede veya fırında kahverengi renk alıncaya kadar kavrulur sonra diğer malzemeler ilave edilir.
Kahverengi fondu mutfakta iki şekilde hazırlayabilirsiniz:
Roti; (fırında büyük parça et pişirme) yöntemi ile pişen etlerin pişmesine yakın etrafına mire-poix, ot ve baharatlar eklenir. Et pişince alınır, kalan kısma salça ve su ilave edilip 1–2 saat kaynatılır, süzülür ve elde edilen fond’a jus de roti adı verilir.
Grand jus: Demi glace soshazırlanır, süzülür, arta kalan kısım su konularak tekrar 1–2 saat kaynatılır, süzülür.
Av hayvanları fondu: Kahverengi fondlar sığır kemiği ve etlerinden hazırlandığı gibi av hayvanlarından da hazırlanır. Bu fondun tek farkı av hayvanlarına ait kemik ve etlerin kullanılmasıdır.
Beyaz Fondlar “fond blanc”:Beyaz fond hazırlanırken dana kemikleri, etleri ot ve baharatlar kullanılır. Diğer fond’lardan farkıkemik ve diğer malzemeler kesinlikle kavrulmaz. Haşlanır ve süzülür. Kemikler kirli veya beklemişise mutlaka blanching yapılır.
Blanching “ön haşlama”: Kirli kemikler önce yıkanır. Tencereye su koyulur, kaynatılır. Hazırlanan kemikler kaynayan suyun içine atılır. Bir taşım kaynatılır. Hemen çıkartılır, soğuk suyun içine konur. Gerekiyorsa işlem tekrarlanır. Amacı kemiklerdeki istenmeyen kirleri ve kokuyu yok etmektir.
Tavuk fondu: Dana fondundan farkı; tavuk kemikleri, boyun, kanat, beyaz mire poix, ot ve baharatlar kullanılarak hazırlanır. Bütün malzemeler 2–3 saat kaynatılır ve süzülür. Tavuk kemiği az olduğu zaman süt dananın kemiği bir miktar eklenebilir.
Balık fondları: İri ve yağsız balık kemikleri, kafası, beyaz mire-poix, ot ve baharatlar kullanılarak hazırlanır. Bütün malzemeler 2–3 saat kaynatıldıktan sonra süzülerek kullanılır. Balık fondu sadece balık çorbası, yemek ve soslarının hazırlanmasında kullanılır.
Sebze Fondları: Sebze fondu mevsime uygun olarak bütün sebzeler kullanılarak hazırlanır. Bu fond hazırlanırken kullanılacak sebzenin miktarına ağırlıkverilerek o sebzeden fond hazırlanır. Sebzenin türüne uygun ot ve baharatlar seçilir. Kaynatma süresi sebzenin çeşidine göre değişiklik gösterir. Sebze fondu özellikle vejeteryanlar için hazırlanan çorba, yemek ve soslarda kullanılır.
Fond Hazırlama İlkeleri
Fondların Saklanması
Hazırlanan fond ve bouillonlar günlük kullanıldığı gibi kısa ve uzun süre saklanarak kullanılabilir. Fond ve bouillonların hazırlanması uzun süre aldığı için fazla miktarda hazırlanır. Artanlar ise çeşitli şekillerde saklanır.
Soğukta Saklama
Hazırlanan fond ve bouillonlar süzüldükten sonra istenilen yerde kullanılır. Kısa süre içinde kullanılacaksa fond ve bouillon soğutulurak saklanabilir. Soğutma oda ısısında geniş bir kap içinde yapılır. Sonra uygun kaplara konularak soğuk odalarda veya buzdolabında +2, +5ºC de bir gün saklanabilir.
Yoğunlaştırarak saklama “Glace de viande”: Hazırlanan bouillon’un kullanılmayacak olan kısmı; geniş bir kaba konur, kısık ateşte kaynamaya bırakılır. Kaynatma işlemine bouillon 1/8 oranında azalıncaya kadar devam edilir. Oda ısısında soğutulur. Birer kullanımlık kaplara konarak ambalajlanır. Üzerine cinsi ve üretim tarihi yazılarak -32 °C’de dondurulur, -18 °C’de dondurucuda 6 aya kadar saklanabilir.
Fond ve bouillonların saklama ve kullanma ilkeleri
GULAMA FAALİYETLERİ
BEYAZ FOND HAZIRLAMA
2 Litre için (2 kg sığır kemiği, 4 litre su, ½ kg sebze (Soğan havuç kereviz, pırasa, kekik, maydanoz, defneyaprağı), 10 adet tane karabiber, 6 adet tane bahar, tuz)
Yapılışı: İlikli sığır kemikleri kırın. Blanching yapın. Tencereye alın. Sebze buketi ekleyin. Soğuk su ekleyin ve kemikleri kaynatın. Kaynayınca kefini alın. Kısık ateşte en az 5–6 saat kaynatın. Ateşten almaya yakın tuzunu ekleyin.
Kemik yerine sadece sebzelerle yapılırsa sebze fondu, tavuk et ve kemikleriyle hazırlanırsa tavuk fondu, balık baş ve kılçıklarıyla hazırlanırsa balık fondu, av hayvanlarının kemik ve et parçalarıyla hazırlanırsa av hayvanları fondu hazırlanır.
KAHVERENGI FOND HAZIRLAMA
5–6 litre için( 5 kg sığır kemiği, 75 g yağ, 8 litre su, 100 g Mirepoix, 2 adet defneyaprağı, 100 g domates salçası, 250 cc şarap, 10 adet tane karabiber, 10 adet tane bahar, tuz)
Yapılışı: Sığır kemiklerini parçalayın. Blanching yapın. Tencereye yağı koyun. Kemik ve etleri ekleyin. Ocakta ara sıra karıştırın. Sebzeleri ekleyin. Etleri ve sebzeleri kavurun. Ot ve baharatları ekleyin. Salçayı ekleyerek karıştırın. Şarap ile özleştirin. Soğuk su ekleyin ve ara ara karıştırarak kaynatın. Ateşten almaya yakın tuzunu ekleyin. Kısık ateşte en az 5-6 saat kaynatın. Süzerek kullanın.
ÇORBA
Fondlar kullanılarak hazırlanan, özellikle Türk Mutfağındaki mönülerde birinci sırayı alan, kahvaltıda dahi tüketilen lezzetli, besleyici, mide dostu, tabakta veya kâsede servis edilen sıvı kıvamlı besin maddesidir.
Çorbalar içindeki malzemelere göre, kıvamlarına ve pişirme yöntemlerine göre değişiklik gösterir.
|
|
|
ÇORBALAR |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
BERRAK ÇORBALAR |
TANELİ ÇORBALAR |
KOYU KIVAMLI ÇORBALAR |
ÖZEL ÇORBALAR |
||||
Consomme |
Sebzeli Olanlar |
Püreli çorbalar |
Kremalı Çorbalar |
|
|
||
Julienne |
Potage Paysanne |
Puree lentille |
Creme de champignon |
|
|||
Brunoise |
Potage Minestrone |
Puree St Germain |
Creme de volaille |
|
|
Çorbalarda Kullanılan Kıvam ve Lezzet Vericiler
Çorbalara lezzet ve kıvam vermek için çeşitli karışımlar kullanılır. Bunlar terbiyeler olabildiği gibi krema, süt, tereyağı, un, yumurta vb. gibi besinler de olabilir. Karışımlar çorbanın çeşidine ve kıvamına göre değişiklik gösterir. Kıvamı iyi olmayan çorbalarda un ve yağ karışımı olan Türk mutfağında meyane, uluslar arası mutfakta roux, beurre manieadı verilen kıvam vericiler kullanılır.
Roux Çeşitlerinin Hazırlanması
Beurre Manie Hazırlanması
Kıvamı iyi olmayan çorbalarda, soslarda ve yemeklerde kullanılır. Eşit miktarda yağ ve un bir kapta karıştırılarak macun haline getirilir. Cam kavanozlarda veya uygun kaplarda saklanır. Gerektiği zaman kullanılır. Kullanılırken beurre manieden gerekli miktarda alınır. Kıvamsız olan çorbaya veya sosa ilave edilerek hızla karıştırılarak kaynatılır.
Liason Hazırlanması
Liasion kremalı çorbalarda lezzet verici olarak kullanılır. Krema, muskat, yumurta sarısı ile hazırlanır. Bütün bu malzemeler çukur bir kâsenin içine konur. Çırpma teli ile karıştırılır. Kremalı çorbanın ocaktan inmesine yakın ilave edilir. Hızla karıştırılır. Kaynamadan çorbanın altı kapatılır. Çorba kesinlikle kaynatılmaz. (100 gr krema, 1 adet yumurta sarısı, ½ çay kaşığı muskat rendesi)
BERRAK ÇORBALAR
Berrak Çorbaların Tanımı ve Özelliği
Tanımı: Berrak çorba (consomme) kasap ve av hayvanları kıymalarından, etlerden, sebze ot, baharat ve soğuk fond ilave edilerek hazırlanan besin değeri çok yüksek şeffaf bir çorba çeşididir. Hazırlandıkları besin maddesine göre isim alırlar. Tavuk consomme, balık consomme gibi.
Çeşidine göre garnitürü sonradan ilave edilir. Hazırlanmış çorbanın içinde herhangi bir besin maddesi görülmez, besinlerin tat, kokusu ve besin değerleri özellik kazandırır.
Consomme Çeşitleri:
Petit marmite Çeşitleri
Bouillon Çeşitleri
Berrak Çorba Hazırlama İlkeleri
Servise Hazırlama İlkeleri
CONSOMME (Berrak çorba)
4 kişilik (200 gr kıyma, 1 yumurta akı, 1 lt soğuk beyaz fond, 100 gr sebze (soğan, havuç, kereviz, pırasa veya bouquet garnie), 3–4 tane tane karabiber, 2 tane bahar, 1 adet defneyaprağı, 200 g buz, 1 demet maydanoz sapı, çok az muskat rendesi, tuz, 1 diş sarımsak)
KREMALI ÇORBALAR
Kremalı çorba dünya mutfaklarında çokça kullanılan çorba çeşitlerinden biridir. Menülerde çok önemli yere sahiptir. Besleyici lezzetli, kıvamlı, bir çorba türüdür. Yoğunluk içine konulan un ile yağın kavrulmasından (roux) meydana gelir. Çorba istenilen koyulukta değil ise beure manie kullanılır. Acele durumlarda ise soğuk suda ezilmiş nişasta kullanılır. Kremalı çorbaların en önemli özelliği ise liaison kullanılmasıdır.
Kremalı Çorbaları hazırlama ilkeleri
UYGULAMA FAALİYETLERİ
KREMALI ÇORBA
4 kişilik (200 gr beyaz mire-poix, 50 gr yağ (tereyağı, margarin veya sıvı yağ), 50 gr un, 1 lt beyaz fond, 1 lt sebze fondu, tuz, beyaz biber, liaison, 100 gr krema, 1 yumurta sarısı, muskat rendesi. Kremalı mantar çorbası hazırlamak için 150 gr mantar, Kremalı tavuk çorbası hazırlamak için 200 gr tavuk göğüs eti)
Yapılışı: Beyaz soğuk fondu karıştırarak kısık ateşte 30 dk kaynatın. Sebzeleri ezmeden süzün. Tat kontrolü yapın ve gerekirse tuz ekleyin. Garnitürünü (tavuk, mantar vb.) çorbaya ölçülü olarak ekleyin ve kaynatın. Beyaz biber ekleyin. Liaison hazırlayın; önce çorbadan bir-iki kaşık ekleyerek Liaison’un sıcaklığını çorbanın sıcaklığına yakınlaştırın. Bu şekilde kesilmesini önleyin. İyice karıştırın ve kaynamadan ocaktan alın. Kaynarsa yumurta ve krema kesilir.
SEBZE ÇORBASI
Sebze çorbaları görünüş olarak genelde berraktır, içinde uluslararası yönteme göre doğranmış sebzeler bulunur. Taze sebzelerden ve fond’dan yapıldığı için protein, mineral ve vitamin yönünden zengindir.
Özellikleri
Sebze Çorbasını Servise Hazırlama İlkeleri
UYGULAM
A FAALİYETLERİ
SEBZE ÇORBASI
4 kişilik (200 g sebze (havuç, kereviz, pırasa, lahana, 1 adet soğan, 40 g yağı (tereyağı veya margarin veya sıvıyağı), 50 g patates, 50 gr konkase domates, 1,5 lt fond)
Yapılışı: Fond’u hazırlayın. Sebzeleri çorba çeşidine uygun olarak doğrayın. Tencereyi ocağa koyun, yağı ekleyin. Soğanı ekleyin ve hafif kavurun. Sebzeleri pişme sırasına göre ekleyin. (nişastalı sebzeleri daha sonra eklemek üzere muhafaza ediniz.) Fondu, tuz ve baharatları ekleyin. Yarı pişirin, nişastalı sebzeleri ekleyin. Tat ve kıvam kontrolü yapın. Nişastalı sebzeleri eklendikten sonra kaynayana kadar karıştırın. Konkase domatesi ekleyin.
Sebzeleriniz pişince sıcak olarak, garnitürleri ile birlikte servis edin.
PÜRELİ ÇORBALAR
Nişastalı besinlerin pişirilmesi, ezilmesi ve süzülmesiyle elde edilen kıvamlı bir çorbadır. Nişastalı besinlerden hazırlandığı için, koyu kıvamlı çorbalardır. Püreli çorba hazırlamada bütün fondlar kullanılabilir. Servisinde garnitür olarak kruton, ayrıca çorbanın cinsine göre eritilmiş tereyağında nane, kekik, kırmızıbiber kullanılır.
Püreli Çorbaları Hazırlama İlkeleri
Püreli Çorbaları Servise Hazırlama İlkeleri
KARIŞIK PÜRELİ ÇORBA
6 kişilik (50 gr yağ (margarin, tereyağı veya sıvı yağ), 50 gr soğan, 50 gr beyaz mire poix, 2 lt beyaz fond, 200 gr patates, mercimek, havuç, bezelye, tuz, karabiber, maydanoz, 25 gr tereyağı, kruton)
Yapılışı: Fond’u hazırlayın. Önceden hazırladığınız fondu soğutucudan çıkartarak çözdürün. Sebzeleri yıkayıp ayıkladıktan sonra mirepoix doğrayın. Tencereyi ocağa koyun, yağ ekleyin, besin maddelerini ekleyerek kavurunuz. Fond ekleyin. Kaynamaya bırakın. Piştikten sonra karışımı ezin. Presten, süzgeçten veya blenderden geçirerek süzün. Tekrar ocağa koyun. Tuzunu ve tereyağını ekleyin. Sıcak servis edin.
SOSLAR
Sos, ayrı sunulan veya yemeklerin hazırlanmasında kullanılan sıvı veya yarı katı bir yemektir. Genellikle yemeklerin lezzetini, nemliliğini ve görsel çekiciliğini artırarak onlara son bir rötuş yapar.
Joseph Favre, sosu “un, nişasta, yumurta sarısı veya kanla yoğunlaştırılabilecek az ya da çok sıvı, jelatinimsi, lezzetli bir madde” olarak tanımlar.
İyi bir Sosun Ön Koşulları
İyi bir Sosun Özellikleri:
Soslar şu biçimde sınıflandırılabilir
KAHVERENGİ SOSLAR
Et, kemik gibi protein içeren besinlerin kahverengileşmesinden ve lezzet veren sebzelerin ve domates püresinin içerdiği şekerin sonucu olarak oluşan keskin aromalı partiküllerin pişmesi sonucu olarak ortaya çıkan derin, yoğun aromalarıyla bilinirler.
Kahverengi Sosların Kullanım Alanları
Kahverengi soslar genellikle sote etle servis edilmekle birlikte, sıcak yumurta yemeklerini veya çeşitli sıcak aperatifleri, haşlanmış sebzeleri, marul, kereviz, Belçika hindibasını ve diğer sebzeleri de tamamlayabilirler.
Temel Kahverengi Soslar
Demi-glace, game demi-glace, yoğun dana jus
Demi-glace sos:
Eşit miktarda dana veya sığır et suyu ve espagnole (klasik Fransız mutfağının 5 ana sosundan biri) karıştırılıp kaynatılarak ve yarısına kadar suyu çektirilerek yapılır. Ortaya çıkan sonuç, yoğun kıvamlı, zengin bir sostur. Bu tür soslar et veya diğer zengin yemekler için uygun olsa da, daha çok diğer zengin soslar ve çorbalar için temel malzeme olarak kullanılır. Demi-glace oldukça fazla emek gerektirir, bu yüzden gerçek bir demi-glace yerine dana et suyu kullanılması ve hatta "yarı-semi-glace" gibi benzer versiyonlar yaratılması yaygındır. Yine de, pek çok şef hâlâ kendi demi-glace soslarını hazırlamaya devam etmektedir. Bu sosun hazırlanmasına özgü zahmetten kaçınmak için, profesyonel mutfaklara yönelik konsantreler veya karışımlar mevcuttur.
BEYAZ SOSLAR
Beyaz sosun lezzeti, temel et suyu veya haşlama sıvısının doğal lezzetine dayanır. Beyaz sosların hazırlanmasının ön koşulu mükemmel, saf aromalı et sularıdır.Beyaz soslar genellikle garnitürlerine göre adlandırılır. Sosun yapısı için, birlikte sunulacağı yemeği tamamlayacak doğru et suyunu seçmek çok önemlidir.
Beyaz Sosların Kullanım Alanları
Dana et suyu kullanılması gereken et yemekleri
Tavuk suyu kullanılması gereken kümes hayvanı yemekleri
Balık suyu kullanılması gereken balık ve deniz ürünü yemekleri
Süt kullanılması gereken makarna, sebze, mantar ve yumurta yemekleri için
Temel Beyaz Soslar
Dana velouté, tavuk velouté, balık velouté, beşamel sos
Velouté sos:
Velouté sos, beşamel, espagnole ve allemande ile birlikte Fransız mutfağının 5 ana sosundan biridir. Kemikleri pişmemiş tavuk, dana veya balık suyundan yapılan hafif bir et suyunun blond roux ile yoğunlaştırılmasıyla yapılır.
Velouté sosun malzemeleri, roux yapmak için; tereyağı ve un, et suyu, tuz ve karabiberdir. Genellikle, sosun adı kullanılan et suyuna göre verilir.
Velouté soslar; diğer soslar için temel malzeme olarak kullanılır.
Allemande: Tavuk velouté, limon suyu, yumurta sarısı ve krema
Suprême sos: Tavuk velouté, mantar ve krema
Bercy sos: Balık velouté, arpacık soğan ve beyaz şarap
KATI YAĞLI SOSLAR
Sıcak çırpılmış yumurta sarısı ve sıvı sadeyağ emülsiyonudur.
Katı Yağlı Sosların Kullanımı
Yumurta sarısı yüksek kolesterol içeriğine ve katı yağ yüksek kalori, kolesterol ve yağ içeriğine sahip olduğundan, bu soslar çoğunlukla buharda pişmiş sebzeler, haşlanmış balık veya ızgara et veya balık gibi az yağlı yemeklerle servis edilmelidir.
Temel Katı Yağlı Soslar
Hollandez sosu, Bearnaise sosu ve katı yağlı sos
DOMATES SOSLARI
Renklerinin güzelliği ve meyvemsi asitli tatlarıyla domates sosları iştah açıcıdır.
Temel Domates Sosları
Bu soslar için kullanılması gereken domatesler tamamen olgunlaşmış, etli domatesler veya küçük, oval, İtalyan kiraz domatesleri olmalıdır. Makarna, erişte yemeklerinde, sebzelerle birlikte ikram edilir, anında sipariş edilen kremalı domates çorbalarına temel malzeme olarak kullanılır veya kahverengi sos çeşitlerine eklenir.
Domates Concassé: Bu sos, domateslerin yerel olarak mevsimi olduğunda, en olgun zamanlarında hazırlanıp daha sonra kullanmak üzere dondurulabilir. Izgara ve sote etle, balık veya kabuklularla, kızartılmış hamurlarla, makarna, erişte yemekleriyle veya sebzelerle ikram edilir.
YAĞLI SOSLAR
Bu soslar yağ esaslı soğuk soslardır.
Berrak yağlı Soslar: Salata sosları ve pişmiş sebze, mantar, balık veya deniz ürünleri için terbiye sosları olarak kullanılacak ot ve baharatların uçucu yağları için idealdir.
Mayonez esaslı Soslar: Çırpılmış yumurta sarısı ve bitkisel yağların homojen emülsiyonudur.
ÖZEL SOSLAR
Temel soslardan türetilmeyen tüm sıcak ve soğuk soslar, özel soslar olarak birlikte gruplanır. Bu sosların çoğu, yemeğin ikram edildiği sosa kontrast olarak çok baharatlıdır. Bununla birlikte, yemeği tam olarak tamamlamak için, eksik tat bileşenlerine vurgu yapılmalıdır.
ÖZEL SOSLARIN KULLANIMI
Bu soslar çeşni olarak kullanılır. Örneğin; ketçap, biber sosu, worcestershire sosu, soya sosu, mangolu çatni, tatlı-ekşi sos vb.